Özlem Vargün
Özlem Vargün, 1990’da MSÜ Şehir ve Bölge Planlama Lisans programından mezun oldu. 2008’de Yeditepe Üniversitesinde Plastik Sanatlar Programında Yüksek lisansına devam etti. Sanatta Yeterliliği Hacettepe Resimden, Doktorasını Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Programında tamamladı. Resim, heykel, fotoğraf, ortam odaklı enstalasyonlar gibi sanatın farklı alanlarında üretimler yaptı, workshop ve sergilere katıldı. Doktora döneminde Yıldız Teknik Üniversitesinde kültürel miras ve arayüz tasarımlarını bir araya getirdiği Histourical AR mobil uygulamasını geliştirdi. Samsun OMÜ, Medipol Üniversitesi GSTMF’de öğretim görevlisi olarak çalıştı. 2018’den beri Dr. Öğretim Üyesi olarak Yeni Yüzyıl Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Bölüm Başkanlığı görevini yürütmektedir.
Antroposentrik Kirlilik
Dünyanın bizim için yaşanabilir kalmasını sağlamak için hangi politikaları izlememiz gerekir? Tamamen doğaya geri mi dönmeliyiz? Akılcılığa ve teknolojiye savaş mı açmalıyız?
Yoksa teknolojiyi kullanarak insanlığın gelişimine katkıda mı bulunmalıyız? Ya da James Lovelock’un ortaya attığı Gaia Hipotezine göre her şeyin birbirine bağlı olduğu sistemin (dünyanın) kendi savunma mekanizmasını devreye sokmasının (pandeminin) sonuçlarını mı beklemeliyiz...
Antroposentrik Kirlilik bu sorulara cevap aramak için serginin ana temasını oluşturur. “Her şey insan içindir” veya “her şeyin gayesi insandır” gibi anlamlara gelen antroposentrik düşünce doğayı ve insanın kendisini olumsuz etkiliyor. Bu düşünceye göre insan tüm diğer canlılardan üstün ve özeldir. Antroposentrik Kirlilik sanıldığından çok daha yaygındır. Sosyal olabildiği gibi, bilimsel de olabilir. Çevre kirliliğinin, bitki ve hayvan türlerinin yok olması antroposentrik kirliliğin bir sonucudur. Antroposentrik kısaca insanın kendine hayran olması ve kendini diğer yaratıklardan üstün görmesidir. Posthümanizm buna savaş açar ve insan odaklı çağın sonrasını hedefler. Yani amaç insanın yok olması değil; insana yüklediğimiz insanmerkezci algının ve üstünlüğünün sona erdirilmesidir. Aslında Antroposentrik düşünce ilginç bir önyargı; narsistik bir duygudur. Bugün bir ideoloji haline gelmiştir ki ırkçılık ve sömürgecilik bu kirlilikten beslenir.
Peki içinde bulunduğumuz bu kriz döneminde insan hala kendini antroposentrik olarak mı görüyor? Yoksa Antroposentrik bakışa yani Protogoras’dan gelen “insan her şeyin ölçüsüdür” kavramına yeniden bakmamız mı gerekir? Her şeyin ölçüsünün mutlak insan olduğu tasarımlara, mimariye, teknolojiye ve bilime yeniden bakmamız mı gerekir? Evrendeki bütün her şey insana tabi midir? Bizler bu sınırın neresindeyiz? Kendimizi sorgulayabilecek cesaretimiz var mı? Doğru bildiklerimiz gerçekte doğru mu? Değer yargılarımızı tekrar sorgulamamız mı gerekecek? Antroposentrik bakış yapay zeka sonrası nasıl dönüşecek? Yapay zekâ doğayı yeniden şekillendirebilir mi? Bedeni şekillendirebilir mi? Beden terk mi edilmeli? Yeni dünya için bedenin yeniden inşası nasıl olmalı? Bilgi çağında önemli olan sadece enformasyon ise bedene ihtiyaç kalmayacak mı?
Üst kattaki “Niyetler” üst başlıklı proje sergisinde yer alan “Antroposentrik Kirlilik” başlıklı sergide sanatçılar antroposentrik kavramını varoluşsal problemler çerçevesinde ele alır. İnsan merkezli üretimlerde evrimsel sorgulama insan bedeninin hem çaresizliği hem de antroposentrik yapısı iki diyalekte sunulur. Sergi içinde ilerlerken insanın yaşam mekanları ve antroposentrik sonucu deformasyona uğramış jeolojik yaşam formları vardır. Sergi kentsel yaşamı temsilen labirent içine yerleştirilmiştir. Labirent metafor olarak kaosun da bir temsilidir. İzleyici sergide Minotor’la da karşılaşabilir algoritmalar dünyasına dalarak yapay zekaya da teslim olabilir. Biyosentrik ise canlıyı ve çevreyi merkeze alan bir düşüncedir. Tüm yaşamın eşit ahlaki düşünceyi hak ettiğini ve eşit ahlaki konuma sahip olduğunu kabul eden etik bir bakış açısıdır. Çevre etiğini önemser yaşama ve varlıklara olan saygıdır.
“Biyosentrik Yaratım” adlı etkinlikte ise izleyici canlı merkezlidir. Burada çevrenin bir parçası olarak kabul edilen izleyici kendi dünyasını yaratmaya davet edilir. İnsan doğası gereği çevreyi şekillendirme ve iyileştirme güdüsüne sahiptir. Bu sanal dünyadaki tasarımlar çevreye zarar vermeden farklı bir gerçekliğe aittir. Tilt Brush programı aracılığı ile VR sanal gözlük ve Touch Kumandaları kullanarak inşa etmeye davet edilen izleyicinin tasarımları görüntülenir ve paylaşılır. Belki de gelecekte VR_AR sanal dünyalarda avatarlarımız ve sonsuz malzemelerimizle kendi dünyalarımızı inşa ederken çevreye zarar vermeden doğaya saygılı, çevreyle uyumlu dünyalar kurulabilecektir. Yüzlerce katlı binalarımızı inşa ederken hiçbir kaynağın tükenmesine yol açmayacağız. Kim bilir?