Fatma Leyla Ak, 1995 Ankara doğumlu. 2014 yılında Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde bir yıl lisans eğitimi almasının ardından Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Sanat Tarihi Bölümüne yatay geçiş yaptı. 2017 yılında Konya'nın Beyşehir ilçesinde bulunan Kubadabad Sarayı Kazı ve Araştırma merkezinde Sanat Tarihçisi ve Restoratörler ile çalışmalar yürüttü. 2019 yılında; Mimar Paul Bonatz tarafından Cumhuriyet Dönemi İkinci Ulusal Mimarlık Akımı etkisinde inşa edilen Saraçoğlu Evleri üzerine danışmanı Doç Dr. Tolga Bozkurt ile lisans tezi çalışması neticesinde Sanat Tarihi bölümünden mezun oldu. İlkokul yıllarında başlayan öykü yazımına merakı ile öykü ve deneme yazın türlerinde Can Yayınları tarafından yayınlanan Öykü Gazetesi’nde öyküler yazdı ve bu yeteneğini Sanat Tarihi üzerine ve katılıp etkilendiği sergiler üzerine öyküler yazarak geliştirdi.
Prof.Dr. Zeynep Sayın tarafaından gerçekleştirilen MUGSE'de Felsefe ve Sanat Tarihi derslerini almakta ve dersler için kendini geliştirmeye devam etmektedir. 2021- 2022 dönemi Açık Diyalog İstanbul ve Akbank Sanat'ta Küratörlük Çağdaş Sanat eğitimi aldı ve “Bana Unuttuğun Şeyi Söyle” isimli bitirme projesi ile eğitimi tamamladı. Eğitimi tamamlamasının ardından Müze Evliyagil’de Müze Asistanı olarak görev aldı.
İnsan zihni ve ruhunun belleği konusundaki hassas olduğu ve şehir belleğini önemsediği için bu konu üzerine Ankara’nın yerel gazetesi Solfasol’da ve Sanat Okur ve Artfulliving’de sanat üzerine yazılar yazdı ve buna devam etmektedir.
Her varlık içindekiyle, temas halinde olduklarıyla biçimleniyor. Ruhlarımızın kabı bedenlerimiz, bedenlerimizin kabı ise kentlerimiz. Ve insan zamanla bir sıvı gibi içinde bulunduğu kente dönüşmeye başlıyor ya da Calvıno’nun söylediği gibi kentin karşısında durarak ona biçimini veriyor.
Calvıno kitabında Marco Polo ve Kubilay Han’ın bir diyalogunu verirken kentle insan arasındaki iletişime ve kente nasıl bakmamız gerektiğine dair bize bir bakış sunmuştur: “Kentler de düşüncenin ya da rastlantının eseri olduklarını sanırlar hep, ama ne biri, ne öteki ayakta tutmaya yeter onların surlarını. Bir kentte hayran kaldığın şey onun yedi ya da yetmiş yedi harikası değil, senin ona sorduğun bir soruya verdiği yanıttır. Ya da onun sana sorduğu ve ille de yanıtlamanı beklediği sorudur. Tıpkı Thebai’nin Sfenks’in ağzından sorduğu soru gibi”[1] Evet, kentler yalnızca gördüğümüz o görkemli yapılardan, üzerine mitler yazılmış asırlar öncesi yapılarından, bahçelerinden, sınırlarına adım attığımız anda aklımıza ilk gelen görmek istediğimiz harikalarından ibaret değil.[2] Öyle olsa biz insanlar da o harikalar arasında yer alırdık. Her birimiz görkemli mitlere sahip olurduk. Kentleri görünmeyenler de inşa ediyor ve kentin belleği yalnızca muhafaza edilmek üzere bekleyen mimariden ibaret değil. Tıpkı insanlar gibi… İnsan sahiden unutabilen bir varlık mı ya da anımsama ne zaman gerçekleşiyor? Marc Auge’nin Unutma Biçimleri’nde “Unutma belleğin canlı gücü, anı ise ürünüdür”[3] diyor. Kentin değişen yüzünde, yok edilen yerlerinde, görünmeyenin taşıdığı görünenlerde biz insanlar yaşıyoruz? Değiştikçe unutuyoruz bir şeyleri fakat belleğin ürünü olan anılar cereyan ettiğinde anımsama ile karşılaşıyoruz. Çünkü hatıralarımız etrafında dönüp dolaştığımız o mekânlara ve unsurlara tutunmuş durumda.
Peki, insan tutunduğu bu anıların kendisinde kalan iziyle karşılaşmasında ve yaşadığı kentin değişen yüzünde kaybolmayan hafıza arasında ne yapıyor, nasıl hissediyor? Kent belleğinde yer alan bir unsurun varlığı ve yok edilişinin insan üzerinde yarattığı etki nedir?
Taşlar oradan oraya taşınabiliyor olsa bile taşlar ve insanlar arasında kurulmuş ilişkileri değiştirmek o kadar kolay değildir. [4] Öyle ise bu ilişkinin öznelerinden biri olmadığında insan ilişkiyi bitirebiliyor mu yoksa bellek anıyı taze tutup ilişkiyi sürdürüyor mu?
“Bana Unuttuğun Şeyi Söyle” dokuz çağdaş sanatçının ve bir gazetecinin çalışması ile insanın yok edilen unsurlarla oynadığı aklımda oyununa ve kent, bellek ve insan ilişkisine odaklanıyor.
INFO WALL : “Unutma belleğin canlı gücü, anı ise ürünüdür”
Marc Auge
[1] Calvıno , Italo. Görünmez Kentler. Yapı Kredi Yayınları. S.88. 2017
[2] Zeytinoğlu, Emre. Kentin Labirenti ya da St. Louis’deki İyonik Sütun. Literatür Yayınları. s.18. 2021.
[3] Auge, Marc. Unutma Biçimleri. Yapı Kredi Yayınları. s. 21. 2019.
[4] Halbwachs, Maurice. Kolektif Hafıza. Heretik Yayınları, s.145. 2021.