Başak Gürbüz Bilsel 2005 yılında Istanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi bölümünden mezun oldu. Organizasyon, STK ve ajans deneyimlerinin ardından meditasyon ve doğu felsefesiyle tanıştı. 2020 yılında Akbank Sanat ve Açık Diyalog İstanbul’un ortaklaşa düzenledikleri Çağdaş Sanat ve Küratörlük eğitimine kabul edildi. Doğayı, hayvanları, müziği çok seven Başak, sanat yazıları konusunda kendisi geliştirmek ve sanat ile meditasyonu birleştiren projeler üretmek istiyor.
Peki bu kanıksanmış düzenin aktörlerini belirleyen nedir? Aşmamamız gerektiği bilgisiyle donatılmış bu çemberin içinden, çemberi çizenle göz göze gelmenin bir yolu var mıdır?
Peki bu kanıksanmış düzenin aktörlerini belirleyen nedir? Aşmamamız gerektiği bilgisiyle donatılmış bu çemberin içinden, çemberi çizenle göz göze gelmenin bir yolu var mıdır?
İnsanlık tarihinin her aşaması karar verenler, kural koyanlar yani büyük bir çoğunluğu içine alan farklı çemberleri belirleyenlerle doludur. Aileden başlayarak genişleyen bu çemberlerin metaforik olarak işaret ettiği yer otoritedir. Richard Sennett ‘’Otorite’’ isimli kitabında otoritenin aslında hepimiz için temel bir ihtiyaç olduğunun altını çizer. Sennett, otoriteyi çocuklar için yol gösterilmeye duydukları bir ihtiyaç ve yetişkinler için kendilerini bütünleyen temel bir gereksinim olarak anlatır ve ekler: otorite, insanın istikrar, güven, yönlendirme gibi istekleri tatmin edilinceğe dek varlığını sürdürmeye devam edecektir.
Otoritenin ateşi güçten ve bu gücü kullanma yetkisinden gelir. Güç ve yetki birleştiğinde yaptırım, dayatma ve ‘’mutlak doğruyu’’ tezahür ettirme, kendini gösterme güdüsü çoğalır. Bu hak görme hali, yıkıcı ve geri dönülemez sonuçlara yol açabilecek kadar kör edici bir hal alabilir. Dünya bu acıları yaşamaktadır.
Haddini aşma meselesi, tam bu noktada, düzenin tüm aktörlerine yöneltilmiş, sonu ünlemle güçlendirilen bir uyarı gibi görülebilir. Uyarının şiddeti, maruz bırakılan ve maruz bırakan tarafa göre değişmektedir. Ve bütün büyük değişimler, olumlu ve olumsuz tüm anlamlarıyla, bu uyarının şiddetiyle şekillenmiştir. Otorite yüksek sesle sen kimsin! diyerek kükrediğinde, bazen aynı sorgulama şiddeti artmış bir biçimde kendisine yöneltilir. Böylece soru soran el değiştirir. Bazen, haddini aşmış bir otoritenin yıkıcı etkilerini durdurmanın yolu, ‘’belirlenen haddi aşma’’ cesaretiyle mümkün olur. Bazen de bu ses bize durulması gereken yeri hatırlatır.
Sennett’in işaret ettiği istikrar, güven ve yönlendirme gibi ihtiyaçlarımız dışarıya bağımlı olduğu sürece, çemberler ve getirdiği acılar var olacaktır. Peki bireysel uyanış ve içsel sorgulama, bu ihtiyaçların yeniden ele alınmasına, ortak aklın güçlenmesine belki de yeni bir ‘’karar-veren’’ anlayışının gelişmesine yol açabilir mi? Dayatılanın ötesinde, sınırsızlığı ve nihai ‘’haddi’’ bilmenin en iyi yolu, içeriye, çok daha derinlere bakmaktan geçiyor olabilir mi?
Meditasyonlarda kullanılan ve en önemli budist mantralardan olan, Om Mani Padme Hum yani Lotus Çiçeğinin İçindeki Mücevher, bizi içerideki otoriteyle bağ kurmaya çağırır. Nazik ve güçlü sen kimsin? sorusunun cevabı, bu mücevherin içine gizlenmiş olduğu izlenimini uyandırıyor. Sergi, bu sorunun cevabı için iktidarın, otoritenin, dünyanın tüm dış seslerinin gürültüsünden uzaklaşarak meditatif bir alana çekilmeyi, meseleye buradan, yeni bir potansiyel alanından bakmayı da öneriyor. Bu nedenle sergi meditasyon etkinlikleriyle güçlendirilerek, katılımcıların sorgulama deneyimini genişletmeyi hedefliyor.
Haddini Aşmak sergisi bir otorite olmaktan uzak, yalnızca bir gözlem ve odaklanma alanı yaratmanın peşinde. Işığı dışardan içeriye tutarken de otoritenin anlamları arasında geziniyor.