Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu Gamze Baktır, lisans eğitimim devam ederken Keio Üniversitesi, Japonya’da bir yıllık değişim programına katıldı. İKSV, İstanbul Modern, CoFesta Ambassadors ve Collecteurs’ın kültür ve sanat odaklı çalışmalarında yarı zamanlı veya stajyer olarak yer aldı. Şu anda ise Tokyo Sanat Üniversitesi Sanat Çalışmaları ve Küratöryel Pratikler Bölümü Kürasyon programı dahilide Yuko Hasegawa Lab.’de araştırma öğrencisidir.
2019 yılında başlayan salgınla birlikte yaşamın birçok alanında fiziksel gerçeklik hızla sanala taşınırken sanat dünyasında da fiziksel olarak planlanan birçok serginin dijitale geçişine ve fiziksel mekanlarda sergilenmek üzere üretilmiş eserlerin sanal ortamda orijinal medyumlarından farklı medyumlarla sunuluşuna (bir çeşit yeniden üretilişine) şahit oluyoruz.
Bu süreçte, kullanılan mekanlar ve medyumlar1, dolayısıyla algılama biçimlerimiz, anlamlar ve karşılaştığımız gerçeklik de değişiyor. Ve belki de bildiğimiz “gerçek” değişmekten de öteye, yok oluşa gidiyor.
Bu bağlamda Marshall McLuhan şöyle diyor:
Tüm medyumlar bizi baştan sona işliyor. Kişisel, politik, ekonomik, estetik, psikolojik, ahlaki, etik ve sosyal sonuçları o kadar yaygın ki, hiçbir parçamızı dokunulmamış, etkilenmemiş, değiştirilmemiş bırakmıyor. Medyum masajdır (mesajdır).2 Medyumların, ortam olarak çalışma şekillerini bilmeden sosyal ve kültürel değişimleri anlamak mümkün değildir.3
Bunu medyumların ortamları değiştirme gücüne ve farklı duyuları ön plana çıkarmasıyla algımızı, dolayısıyla bizi değiştirmesiyle açıklıyor. Her yeni teknolojiyle bazı duyular, bazı şeyler ön plana gelirken bazılarının ise ıskartaya çıktığını söylüyor.4 John Berger’in rönesans resimleri ve kamera üzerinden yaptığı değerlendirme de aslında benzer bir etkiden bahsediyor:
Kameranın icadı sadece gördüğümüz şeyi değiştirmekle kalmamış, nasıl gördüğümüzü de değiştirmiştir. Ciddi fakat o kadar da basit bir şekilde, icadından çok önce yapılmış resimleri bile değiştirmiştir.5
John Berger, kopyasına evimizden ulaşabileceğimiz bu resimlerin algılanmasında ve yansıttıkları anlamda o anda etraflarında olan şeylerin güçlü ve tamamlayıcı bir etkisinin olduğunu hatta bunların resmin anlamının bir parçası olduğunu söylüyor. Yani evde bilgisayar üzerinden gezilen bir sergide etrafta olan tüm nesneler, sesler, kokular, dokular deneyimlediğimiz şeyi bambaşka algılamamıza sebebiyet veriyor denilebilir. “Onları [eserleri] kendi hayatınızın içeriği içinde görüyorsunuz.”6 diyor Berger. Tüm bu değişimler, algı ve anlamda farklılık yaratma gücü göz önünde bulundurulduğunda, manipülasyona ve anlamsal evrilmeye de ortam hazırlıyor.7 Geçmişte olan şeylerin algısını değiştirmesiyle belki tarihi bile bir çeşit değiştirdiği söylenebilir.
Jean Baudrillard’ın simülasyon kuramı ise değişen ortam ve medyumlar aracılığıyla uzun yıllarca kaçınılmazlığını korumuş olan, alıştığımız değişken hakikatin bile ötesinde bir değişimden bahsediyor. Baudrillard, simülasyonu “Bir köken ya da bir gerçeklikten yoksun gerçeğin modeller aracılığıyla türetilmesine hipergerçek yani simülasyon denilmektedir.”8 şeklinde tanımlanıyor ve geçiş aşamalarını şöyle sıralıyor:
[1] Derin bir gerçekliğin yansıması olarak imge; [2] derin bir gerçekliği değiştiren ve gizleyen imge; [3] derin bir gerçekliğin yokluğunu gizleyen imge; [4] gerçekliğin hiçbir çeşidiyle ilişkisi olmayan, kendi kendinin saf simülakrı olan imge.9
Üçüncü basamak, hakikate özgü perspektifle bir ilişkinin kalmadığı, artık maskenin ardında bir hakikatin bile olmadığı, gerçekliğin yerini alan bir imgeler dünyasına geçişi ve bildiğimiz hakikatin bir daha asla dönmemek üzere bizi terk edişini işaret ediyor.10
Büyük değişimlerin yaşandığı günümüzde ise yaşamımızın hızla sanal ortama taşınışının üzerimizde yarattığı etkiler neredeyse her gün konuştuğumuz bir konu olmasına rağmen çoktan alışmakta olduğumuz bu değişimin derinliklerini sorgulamayı yavaş yavaş geride bırakıyoruz.
Bu sergi, içinde olduğumuz bu normalleştirmeye müdahale etmeyi ve böylelikle, yaşanan büyük değişimin yaşamı nasıl deneyimlediğimiz, algıladığımız ve anlamlandırdığımız konusunda yarattığı etkiye dikkat çekmeyi amaçlıyor. Bunun içinse fizikselden sanala geçmiş hayali bir sergiyi ve fiziksel boyutlardan dijital boyutlara aktarılmış eserleri bu defa sanal dünyadan alıp fiziksel bir sergileme alanında karşımıza çıkarıyor. Böylelikle, katlanarak artırılmış bir mekan ve medyum değişimi etkisi yaratmayı ve ilgili etkilere dair daha net bir deneyim sunmayı hedefliyor; mekansal etkileri, özeli ve kamusalı, medyumların sınırlarını, fizikseli ve sanalı, orijinalliği, objektifi ve subjektifi düşünme fırsatı sağlıyor.
Sanal ve fiziksel arasındaki ilişki olduğu kadar mekan ve medyum etkileri, algı değişiklikleri, anlam farklılıkları ve kayıpları, teknoloji, değişim, çok boyutluluk ve “gerçek”lik gibi konuları araştıran eserleriyle Kei İmazu, Haruka Araki, ery, Kei Yamada, Makiko Yamamoto, Faig Ahmed, Nyubo Abe, Shota Yamauchi, Bagus Pandega ve Takayuki Matsumine’nin bir araya geldiği sergide kimi çalışmalar ise bizleri uyarır ve uyanık tutmaya çalışır nitelikte. Zira “...yeni bir teknoloji aynı zamanda bilinci uyuşturma gücüne de sahiptir.”11 diyen McLuhan, insanların teknolojinin olumlu yanlarını görmeye ve kendi üretimleri olduğu için bir teknoloji hakkında her şeyi bildiklerini düşünmeye meyilli olduklarını iddia eder.12
Sergi planı için tıklayınız.
NOTLAR
1. İngilizce, medium; iletişim aracı/vasıtası. Bkz, “Cambridge İngilizce-Türkçe Sözlük”, erişim 07.08.2021, https://dictionary.cambridge.org/tr/s%C3%B6zl%C3%BCk/ingilizce-t%C3%BCrk%C3%A7e/medium.
2. Marshall McLuhan’ın oğlu Dr. Eric McLuhan aslında ismi “Medyum Mesajdır” olması gereken kitaptaki bir basım hatasından ilham alınarak “masaj” kelimesinin kullanıldığını söylüyor, aslında McLuhan’ın “Medyum mesajdır.” kullanımından geliyor. “Commonly Asked Questions (and Answers)”, Marshall McLuhan, erişim 07.08.2021, https://www.marshallmcluhan.com/common-questions/.
3. İngilizce orijinal hali: “All media work us over completely. They are so pervasive in their personal, political, economic, aesthetic, psychological, moral, ethical, and social consequences that they leave no part of us untouched, unaffected, unaltered. The medium is the massage. Any understanding of social and cultural change is impossible without a knowledge of the way media work as environments.” Marshall McLuhan, Quentin Fiore, Jerome Agel, The Medium Is the Massage: An Inventory of Effects (Berkeley, CA: Gingko Press, 1996), 26.
4. Marshall McLuhan, Global Köy (İstanbul: Scala Yayıncılık, 2001),15-16; McLuhan, Fiore ve Agel, The Medium Is the Massage: An Inventory of Effects, 41.
5. John Berger, Michael Dibb, “Episode 1”, Ways of Seeing, BBC 2, 1972.
6. Berger ve Dibb.
7. Berger ve Dibb.
8. Jean Baudrillard, Simülakrlar ve Simülasyon, çev. Oğuz Adanır (Ankara: Doğu Batı Yayınları, 2003), 15.
9. Baudrillard, Simülakrlar ve Simülasyon, 23.
10. Baudrillard, Simülakrlar ve Simülasyon, 17-22.
11. Marshall McLuhan, Gutenberg Galaksisi (İstanbul: YKY, 1999), 200.
12. Derya Altay, “McLuhan”, Kadife Karanlık: 21. Yüzyıl İletişim Çağını Aydınlatan Kuramcılar, ed. Nurdoğan
Rigel, Gül Batuş, Güleda Yücedoğan, Barış Çoban (İstanbul: Su Yayınları, 2005), 19; Marshall McLuhan, Gutenberg Galaksisi (İstanbul: YKY, 1999), 200.