Eda Hisarlıoğlu
Eda Hisarlıoğlu, lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi mimarlık bölümünde tamamladı. 2020-2021 yıllarında 5. İstanbul Tasarım Bienali’nde prodüksiyon asistanlığı ve Protocinema’nın 10. yıl sergisinde prodüksiyon amirliği görevlerinin yanı sıra Akbank Sanat ve Açık Diyalog’un Çağdaş Sanat ve Küratörlük programını tamamladı. Halen çeşitli sanatçılar ve sergiler için görselleştirme, tasarım, prodüksiyon ve sanatsal araştırma çalışmalarına devam ederken aynı zamanda 2019 yılında katıldığı Amsterdam merkezli platform Failed Architecture’da aktif olarak editörlük görevini sürdürüyor.
Görünür olmayanı İz-leme
Kuralları ve çarpışmalarıyla kent parçaları içindeki tanımlanmış yaşam alanlarının sınırlarını doğrudan bedeni kullanarak araştırmak mümkün müdür?
Kırılganlığı, akışkanlığı ve geçiciliğiyle sürekli olarak kendi çevresini tanımlayan ve çevresi tarafından şekillendirilen bedenlerle onları çevreleyen mekanların diyaloğunu artiküle etmede nasıl araçlar kullanılabilir?
Fiziksel taşıyıcımız olarak bedenlerimiz devamlı olarak unutuyor, paslanıyor, yeni hareket kalıpları oluşturuyor ve geleceğe aktarılacak ilişki ve reflekslere karar veriyor. Yerden bağımsızlaşan bedenin, bedenin imkanlarını unutan yeni alışkanlıklar oluşturmasında fiziksel yapılı çevrenin bedenin değişim hızı ve esnekliğiyle paralel olarak dönüşememesi etkili oluyor. Modern kent hayatı içinde var olan bedenler bu diyalogun uzlaştırıcısı veya bu çatışmanın sahnesi olma rolünü oynarken, yersizleşmenin imkanları ve yerelleşme mecburiyeti arasında bir uzlaşma sağlama potansiyelini de barındırıyor. Bedenin imkanlarını hatırlayıp yeni sınırlarını keşfeden hareket pratiklerini performe ederken, bu pratikleri üreten bireylerin kentteki eşikleri, tahakkümü ve çatışmaları günlük bazda deneyimlediklerini göz önünde bulundurmak kritik. Tuğçe Tuna’nın tanımıyla bedeni ‘’insanın içinde yaşadığı ve kendi siyasetini meydana getirdiği mekan’’ olarak düşünürsek; tasarım ve hareket pratiklerinin iş birliğinde kentsel-kamusal mekanı sahnesi veya konusu yapan işler kamusal ve özel mekanlar arasındaki geçişleri muğlaklaştırarak bedenin kentsel varoluşunun geleceğini tahayyül edebilir mi?
Bedenin ve kentin sınırlarını düşünürken ortaya konulan stratejilerin çeşitliliği ve farklı yöntemlerin bir arada kullanılmasıyla bunları konu eden farklı sanat ve tasarım pratiklerinin birbirine yaklaştıran, bedenin ve kentin diyaloğunu artiküle etmeyi amaçlayan yeni araçlar önerilebilir. Bu bağlamda, gündelik durumları ve spekülatif yeraltı hikayelerini bedeni merkeze koyup kentle ilişkilendirerek bir anlatı oluşturan sanatçılarla, mikro hikayeleri konvansiyonel olmayan haritalama ve belgeleme yöntemleriyle üreten pratikler İstiklal Caddesi gibi kent hafızasında önemli bir yerde anlatının iktidarlaşmasını sorgulayabilir mi? Kamusal alan ve özel alanın kentteki alışıldık konumlanışını performans sanatının imkanlarıyla ters yüz eden işler bu mekanlar arasında imkansiz ve illüzyonlu geçişler önerirken, mahremiyet ve kamusallığı çarpıştırabilir mi? Kentin merkezinde ve çeperlerindeki belgelemeye dayalı pratikler iktidarın araçları yerine haritalama/haritalamama aracı olarak bedeni ve hareketi kullanarak bu yerlerdeki güç dengelerinin sarsılmasında nasıl etkili olabilir?
Görünür olmayanı İz-leme, mekanları ve bedenleri şekillendiren politikaların arasına mikro anlatılara odaklanan performans ve tasarımlar yoluya sızarak güç dengelerini birçok minik sarsıntıyla değiştirmeye çalışan pratiklerin performatif bir kitaplığını oluşturmaya çalışıyor. Bu performatif kitaplık, farklı yöntemlerle performansın belgelenmesi ve belgeme/haritalandırmanın performatifliği arasında bir çeşitlilik sunarak çeşitli noktalarda belgelemenin sergilenmesindeki performans yaratma potansiyelini de açığa çıkarıyor. Beyoğlu’nda konumlanan bu geçici performatif kitaplık kentten mekanın içine aktığı kadar orada kuluçkalanıp kente doğru filizlenen yürümelerle bir bedensel düşünme ağı tasarlamayı amaçlıyor.