Melike Yürekli 1996 yılında İzmir'de doğdu. Çocukluğu konservatuar müzik ve dans eğitimleri ile geçti. Liseyi İzmir’de 60.Yıl Anadolu Lisesinde okurken seramik ve fotoğrafçılıkla ilgilendi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi mimarlık bölümünde 2014 yılında başladığı lisans eğitimini 2020’de tamamladı. Bu süre boyunca fotoğrafçılığın yanında profesyonel olarak aikido, dans ve yoga ile ilgilendi. Mimarlığın insan ve üretimle olan ilişkisini farklı perspektiflerde deneyimlemek istemesi, Türkiye’nin farklı şehirlerinde uluslararası kurumlardan, yerel ve deneyimsel inisiyatiflerin atölyelerinde katılımcı ve yürütücü olarak bulunmasına neden oldu. Katılımcılık esaslı sosyal projelerde ve sanat organizasyonlarında çalıştı. 2019’da Getty Keeping It Modern ODTÜ Projesi kapsamındaki sergi deneyiminden sonra mimarlığın arşiv ve küratöryel alan ile kesişimine olan ilgisini geliştirmek üzere 2020’de yüksek lisans eğitimine yine ODTÜ’de Prof. Dr. Ayşen Savaş danışmanlığında başladı. Bir süre ODTÜ kütüphanesinin dijital arşiv ekibinde yer aldı. Hala TU Delft’le ortak bir program çerçevesinde Modern Kampüslerin haritalanması üzerine çalışırken mimarinin bilgisinin ağlar üzerinden anlamlanması, temsiller aracılığı ile üretilmesi, dökümente edilmesi ve sergilenmesini araştırmaktadır. 2020’den beri ODTÜ Mimarlık’ta Prof Dr. Ayşen Savaş’ın proje kapsamındaki derslerini asiste ederken, mimarlık pratiğine devam etmektedir.
Anlamlandırabiliyor muyuz? Belki de anlamlandırabileceğimiz hızı çoktan aştı.
Kendisinin Yokluğunda
Bir an var,bir an yok; uzun süredir orada, bir an sonra başka bir şey…
Temsiliyetini kaybedenler...
Her gün yürüdüğümüz yoldaki bir ağaca, sevdiğimiz bir yapıya, evimizde kullandığımız el emeği bir üretime, anısı, kokusu, dokusu olan şeylere bir gün ulaşabilirken ertesi gün bir daha rastlamamak üzere kaybedebiliriz, unutabiliriz ve unuttuğumuzu fark bile etmeden hayatlarımıza devam edebiliriz. Bu temsiliyetini kaybedenlerle günlük hayatta kurduğumuz en temel iletişim olarak karşımıza çıkarken, neden bu kadar temsiliyetini kaybeden şey var? Bu temsiliyetini kaybetme döngüsünün yine temel ajanları insan aktörü ve yarattığı politika, savaş, trend gibi görünür failler ve çok daha fazlası. Gündemden düşme hızıyla görünmez kalmaksa bu sürece eklemlenen bir diğer aşaması. Soyut ya da somut değerleri olan ‘şey’lerin bir anda yok olması, kendileri ve diğer temsil etkileri her şey ile birlikte hiç var olmamış gibi dönüşebilmeleri, anlatılarını kaybettikleri bir son.
Kendisinin yokluğunda dahi bir şeyin anlatı döngüsüne devam edebilme hayali, farklı belleklerde farklı şekillerde tekrar görünür olmanın ihtimalleri bu sergide görünür oluyor. Kayıt etmek ve hatırlayabilmek; arşivler. İçselleştirebilmek ve bizim bir parçamız haline getirip döngüsüne katkı sağlayabilmenin arşivdeki karşılığı nedir? Anlatısıyla yaşayabilmesi için arşivin o donuk belgeleme pratiklerinin ötesine geçmek gereksinimi bir süredir Foucault’tan Derrida’ya birçok düşünür tarafından tartışılırken, sanatçılar ve inşa gücünün potansiyelleri bu proje ile karşımızda duruyor. Sanatçıların yaratıcı bir projeksiyon olarak karşımıza çıkarabilecekleri, eserleri ve farklı disiplinlerin kolektif üretme edimleri ile harmanlanan kayıt etme eylemleri tam da hatırlamayı ve kritik bir anlamlandırmayı tetikleyebilecek nitelikte. Farklı merceklerden bakışlar sağlamayı amaçlayan bu proje, farklı farklı izleyici kimliklerinin içselleştirilebileceği yeni temsiliyetler oluşturmaya başlamayı deneyimlerken, şeylerin anlatıları kendisinin anı, tarih, bilim, doğa, kültür, bellek, sanat, anlam değerlerinin yanında sanatsal okumalar, yapmalar, eklemlenmeler ile anlama ve sunma pratiği ile yeniden biçimleniyor. Bu pratiğin tetiklediği rezonans belleklerde kritik edebilen bir arşiv pratiğini oluşturmayı öngörüyor. ‘Kendisinin yokluğunda’, görünmez ağlar ile o sonu aşan ve kendisinin yokluğunda yaşamının dönüşmesinin mümkün olduğunu bu deneyim ile hatırlamak ve hatırlatmak için burada.