2011 yılında Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olan Erkin Kıryaman, ilk yüksek lisans çalışmasını Yaşar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İngiliz Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’nda “Psychoanalysis, Trauma, and War: A Comparative Study of Virginia Woolf’s Mrs Dalloway and Pat Barker’s Regeneration” başlıklı tezi ile 2015 yılında ve ikinci yüksek lisans çalışmasını Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İngiliz Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’nda “Images of the ‘New Woman’ in the Works of Late Victorian Male Writers” başlıklı çalışmasıyla 2016 yılında tamamlamıştır. Kıryaman, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İngiliz Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’nda doktora tezini yazmakta ve İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Çalışma ve akademik ilgi alanları yirminci yüzyıl İngiliz romanı, travma anlatıları ve görsel sanatlar ve edebiyat ilişkisi üzerine odaklanmaktadır. Araştırmacının uluslararası ve ulusal bildirilerinin yanı sıra uluslararası dergilerde ve kitaplarda çalışmaları bulunmaktadır.
Yörüklerin yaşamları bağlamında, “konargöçer” olma durumu, kendilerinin ve hayvanlarının ihtiyaçları doğrultusunda, yazları yaylalara – yaylaklara – ve kışları daha alt mecralara – kışlaklara – göçme süreçlerini anlatır.
Lakin değişen dünya düzeni içerisinde, bu konargöçer haller değişmiş ve dönüşmüştür. Doğa ile bir uyum içerisinde yaşayan ve doğayı sadece bir yer olarak değil aynı zamanda bir yaşam mekanı ve yuva olarak gören yörükler, değişen iklim şartları, endüstrileşme kaynaklı seri üretimler, fabrikalaşan hayvan üretimleri, teknolojik tarım uygulamaları, susuzluk, iskan politikaları, şehirleşme ve zorunlu eğitim uygulamaları gibi daha çok modern insanın konumlandırıldığı yere çekilmeye zorlanmıştır. Bu durum, konargöçeri yerleşik hayata geçmeye iterek doğa ile arasındaki bağların da gevşemesine hatta yok olmasına sebebiyet vermiştir. Özellikle, antroposen yani insan çağı diye tanımlanan yirmi birinci yüzyılda, doğanın geri döndürülemez biçimde tüketildiği vurgulanırken doğa ile çok yakın ilişkisel ağları olan konargöçerliği de zedelenmiştir. Bu minvalde, yörük kültürünü ve yörükleri karakterize eden konargöçer yok olmaya yüz tutmuş ve yörüklerin kalbinden taşınmıştır. İşte burada doğan çarpıklık, şehirleşen insanın doğayla kurduğu geçici bağları da imlerken insanın konargöçer hallerinin yansımalarına da ışık tutar. Yörüklerin hayatı bağlamında konargöçer olma durumu ev olarak doğa, yol, yolda olma, otantik ve geleneksel pratikler, değişim gibi çağrışımları içeren bir kavramdır. Bu nedenle konargöçerin çağrışımlarının kent insanının yaşam biçimleri açıklamak üzere ödünç alınması, modern kent insanının bahsi geçen çağrışımlardaki yerinin de konargöçer olduğunu ima eder. Şehirlerde yaşayan insanlar, doğayı bir kaçış alanı ve geçici bir arzu nesnesi olarak görürken, yörükler için de içlerinde olan doğanın sökülüp alınması doğanın bir arzu nesnesi haline dönüşmesini gösterir. Bu arzu nesnesinin arayışı, modern insan için bir kaçamaktır. Yörük için ise bir özlem ve nostaljidir. Bu nedenle, konargöçer kavramı ikili bir anlama sahiptir. Bir yandan yerel olanı yani yörükleri anlatır, bir yandan modern şehirlerde yaşayan insanın değişen pozisyonal hallerinin altını çizer. Benzer bir biçimde, şehirleşen ve modernleşen dünyada, konargöçer bir ayrılma ve kopuşun diğer adıdır. Derrida’nın dediği gibi, hem diğerlerinden ayrılan hem de kendi anlamını öteleyen différance* kavramına dair bir benlik sürecidir. Bu ayrılma ve öteleme durumları, yörükleri anlatan konargöçerin, aslında kentlerde yaşayan insanların hallerini de anlattığını ima edebilir. Konargöçerin nostaljik arayışıyla modern insanın hareket halindeki durumundan kaynaklanan arayışlar geriye sadece izlerin, çağrışımların ve otantik sanrıların izdüşümlerinin kaldığını gösterir. Yani, izler konargöçerin bıraktığı ya da onu anlatmaya ve aramaya yarayan kırıntılardır.
Bu sergi, konargöçer olan yörüklerden ödünç alınan kavramla birlikte yörüklerin uyumdan parçalanışa giden yolculuklarında ve modern ve şehirleşen insanın uyum arayışlarında kurduğu geçici bağlar etrafında dönmektedir. Bir yandan konargöçerden kalan ve modern insanın hayatının çatlaklarına sızan kalıntılar, bir yandan da modern insanın kendi konargöçer hallerinin yörüklerin konargöçer karakteri ile bağları bu serginin kurgulamaya çalıştığı anlam katmanları ve kanallarını oluşturmaktadır. Bu bağlamda, konargöçer sadece yörükleri tanımlamaktan çıkarak modern insanın da modern göçebe hallerini yansıtır. Özetle, konargöçer sadece yörükleri karakterize eden bir anlam olmaktan çıkarak insanın kurduğu konargöçer bağları da çağrıştıran ve betimleyen halleri akseder. Yani, konargöçerin kendisi yoktur, izleri vardır. Bütün değildir, parçalanmıştır. Tekil değil, çoğuldur ve geçmişin izleriyle şimdiki zamanı işaret eder.
Sergi planı için tıklayınız.
Sanatçılar: Ramazan Can, Fırat Neziroğlu, Şakir Gökçebağ, Ilya Noé, Mustafa Boğa, Jack Forbes, Trish Andersen
*Derrida, Jacques. “Différance.” Identity: A Reader. Eds. Paul du Gay, Jessica Evans and Peter Redman. London: SAGE Publications, 2000.87-93.