1980 yılında İstanbul’da doğdu. 2003 yılında Galatasaray Üniversitesi İşletme bölümünden mezun oldu. Özel sektörde danışmanlık, telekom, enerji gibi alanlarda çeşitli yönetici kademelerinde yer aldı. Bir süre Dubai ve Londra’da yaşadı. Hem iş hem de kişisel olarak dünyanın her köşesine seyahatler yaptı. Özellikle Afrika ve Asya seyahatleri sırasında sanatın birleştirici etkisine tanıklık etmesi onu sanata daha da yakınlaştırdı. Bu ilgisini 2014 yılından itibaren birçok yerel ve uluslararası sanat kurumunda aldığı seminer ve eğitimlerle pekiştirdi. Prof. Dr. Esra Aliçavuşoğlu’ndan mentorluk alarak bu alanda kendini geliştirmeye devam etti. Tarihe ve arkeolojiye olan merakından dolayı 2019 yılında İstanbul Üniversitesi Kültürel Miras bölümünde ikinci üniversite eğitimine başladı. Ayrıca yine 2019 yılında Koç Üniversitesi tarafından sunulan ve SARAT Projesi kapsamında hazırlanan ''Arkeolojik Varlıkların Korunması ve Kurtarılması'' adlı sertifika programını tamamladı. 2021’de Akbank Sanat ve Açık Diyalog tarafından organize edilen Çağdaş Sanat ve Küratörlük Programı’nı bitirdi.
İnsanoğlunun içinden geçtiği olumsuz durumların bir kısmının kendi yaşamına özel olmadığı ve tüm insanlığın bir parçası olduğu gerçeği ve bireylerin zaman zaman hata yapabilir ya da yetersiz olabilir durumu modern psikolojik yaklaşımlardan biri olan Öz Şefkat felsefesinde “Ortak İnsanlık Hali” olarak tanımlanmıştır.
“Mutluluk ve özgürlük, bir tek ilkenin açık seçik anlaşılmasıyla başlar: Bazı şeyleri kontrol edebiliriz, bazı şeyleri kontrol edemeyiz”
Epiktetos’un Mutluluk Öğretisi
Pandemi ve iklim krizleri gibi küresel felaketlerin yaşanıldığı yakın dönemde tanık olduk ki, insanoğlu yetersizlik hissi çemberinde derin bir karamsarlığa ve çaresizliğe itilmiştir. Kusurlu ya da yetersiz olma hissi, hissedilen acıyı daha da arttırırken, insanoğlunu da yalnızlığa sürüklemiştir.
Ortak İnsanlık Hali, bireyin kendi tecrübelerini kişisel, soyutlayıcı, utanç verici olmak yerine insanlığın ortak tecrübelerinin bir parçası olarak görmeyi anlatmaktadır. Farkında olarak kabul, acı veren düşünce ya da hislerin aşırı özdeşleşmeye yol açması yerine bilinçli bir şekilde kabulünü göstermektedir.
Bireylerin içinde bulundukları zorluklar sonucu deneyimlediği ve özellikle kontrol edemediği faktörlerden kaynaklanan acıların, evrensel olarak yaşanabildiği bilincine erişmesi acıyı hafifletir. Hatta bu olgu, yüzyıllar önce Stoa filozofu Epiktetos tarafından da irdelenerek mutluluk öğütlerinden biri olarak belirtilmiştir.
Bu sergi, Ortak İnsanlık Hali kavramının öğreticiliği eşliğinde acılarla barışmayı ve bu duyguların herkes tarafından tecrübe edildiğini hatırlatarak kişileri varoluşa şükretmeye davet eder.