Özüm Ezgi Satılmış
Özüm Ezgi, doğal çevre ile yapılı çevre arasındaki ilişkinin, çağdaş kentsel mekanlarda yaşayan insan üzerindeki etkileriyle ilgilenen bir mimardır. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun olmuş, eğitim sürecine farklı bakış açılarını dahil edebilmek adına Kaunas University of Technology ve Delft University of Technology ile de çalışmalar yürütmüştür. Çeşitli kategorilerde katıldığı ulusal/uluslararası mimari yarışmalarda ödüller almıştır.
2018 yılında, "birliktelik için bir alan açmak" amacıyla yaratılan, mimarlık ve tasarım öğrencileri için proje paylaşım platformu olan Herewearch’ın ortak kurucularından birisidir. Herewearch, bir proje paylaşım platformu olmasının ötesinde, şu an geldiği noktada, uluslararası atölye çalışmaları düzenleyen, sergiler oluşturan, yayınlar üreten ve farklı konularda söyleşiler gerçekleştiren hibrit bir sanat platformu olarak yoluna devam ediyor.
Çevremizin nasıl paylaştırıldığını, kullanıldığını ve algılandığını göstermek amacıyla gerçekleştirdiği "insan-yapay çevre-doğal çevre-etkileşim" odaklı araştırmaları ve çalışmaları ile İstanbul’da (2020, 2016), Londra’da (2019) ve Kaunas’ta (2018) farklı sergilerde yer almıştır. İnsan ve mekân etkileşiminin yüksek düzeyde hissedildiği enstalasyon sanatını, toplumsal eylemlerle birlikte merak duygusunu kışkırtacak durumlar yaratmak için kullanarak farklı ülkelerde kamusal yerleştirmeler gerçekleştirmekte; mimar, tasarımcı ve sanatçı olarak çalışmalarına devam etmektedir.
Sınırlara Tanıklık Etmek – Andan Mekâna
Bir kişi…Başkalaşan dünyamızın içerisinde, kendi varlığımızın keskin sınırını çizmek için olağanüstü bir çaba sarf ediyoruz. Özelleşmiş alanımızın öncülleriyle farklı beceriler elde etmeye çalışıyor, edindiğimiz becerileri ise yine o sınırı korumak için kullanıyoruz. Bu döngüde sıkışıp kalmak, nasıl hissettiriyor?
''Bir adım… Atılan adımın somut bir sonuç doğurması beklenir. Adımın, keşfetme ve anlamlandırma ile olan ilişkisi çoğunlukla gözden kaçırılır. Olay, durum, cisim, kişi -her ne olursa olsun- iletişim, bir adımla başlar. Birey, kendini belki de bilinçsizce kapattığı ''o'' alandan dışarı ilk adımını attığında, duygu ve düşünce yığınıyla karşılaşır: Ne düşünmelidir? Bunu daha önce görmüş müdür? Eğer gördüyse, neden hatırlamıyordur? Ona karşı tepkisi nasıl olmalıdır?
Bir karşılaşma… Gündelik akış içerisinde, alışılmadık veya kanıksanmış uyaranlarla karşılaştığımızda verdiğimiz tepkiler, deneyimlediğimiz çevreyi belirler. Varlığını bile hissetmediğimiz uyaranlar ise etrafımızdan dolanıp giderken aslında deneyimlemeyi tercih ettiğimiz o çevrenin çeperlerini belirginleştiriyor; biz fark etmesek bile çevremizle kurduğumuz diyalog çoktan başlıyor. Laszlo’ya göre; “Her düşünce veya duygu, kendine özgü yaratıcı enerji biçimini ve benzer bir frekans bandına sahip düşünceleri, onları yayan kişinin etrafında homojen bir yaratıcı alan oluşturmak için bir araya getirir. Belirli bir yaratıcı alanın biriken enerjisi kritik bir noktada biriktiğinde ve bazı dış koşullar tarafından tetiklendiğinde, kendini bir şekilde görünür düzlemde gösterir. Bu tezahür, kişinin hayatında ortaya çıkan bir tür olay veya durum şeklinde ortaya çıkabilir. Başka bir kişiyle karşılaşma şeklinde şekillenebilir.” ''Sınırlara Tanıklık Etmek-Andan Mekâna'', günlük yaşamdaki karşılaşma tipolojilerini irdeler ve karşılaşma anında özneler tarafından yaratılan interaktif alanın, nasıl oluşabileceğini ve dönüşebileceğini araştırır.
Bir andan; bir mekâna… Bir diyaloğun başlaması için gerekli olan dürtü, karşılaşma anında oluşur. Bu andan sonra, sınırlar bulanıklaşmaya başlar; taraflar diyalektik bir etkileşim içine girerler. O noktadan sonra, isteseniz de o çevreden çıkamazsınız. Artık süregelen ilişkiler ağının içindesinizdir. ''Sınırlara Tanıklık Etmek-Andan Mekâna'', oluşan bu etkileşimle, sınırların nasıl değişebileceğini farklı hikayelerle ortaya koymayı amaçlıyor.
Sergi, bu hikayeleri anlatırken, küratöryel bir strateji olarak, ''birey'', ''iç dünya'', ''toplum'', ''doğa'' ve ''dijital dünya'' gibi başlıklara ait infografiklerle, ziyaretçiye eşlik eder ve ziyaretçinin zihninde bir rota oluşturur. Bu rota, döngüsünde sıkışıp kalmış bir insanın, attığı bir adım ile başlayan karşılaşmalarının, devinimli bir yolculuğudur. Buna dair, Csikszentmihalyi de ''Çoğumuz, genetik programlama ve sosyal koşullanma tarafından oyulmuş tekerlek izlerine o kadar katı bir şekilde sabitleniriz ki, başka herhangi bir hareket tarzı seçme seçeneklerini görmezden geliriz.'' der; sergideki sibernetik dünya, bizi farklı uyaranlara maruz bırakıyor ve kendimizi daha büyük bir bağlantının parçası olarak görmemizin yollarını arıyor.
(1): Laszlo, Ervin; "The Akashic Experience: Science and the Cosmic Memory Field"
(2): Csikszentmihalyi, Mihaly; "Flow: The Psychology of Optimal Experience"