Ayşe Hilal MENLİOĞLU AKÇELİK (1990, İstanbul), İstanbul Teknik Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü’nden lisans ve Mimari Tasarım Programı’ndan yüksek lisans derecelerini aldı. Aynı programda doktora çalışmalarına devam ediyor. Üç sene boyunca İspanya’da Zaragoza Üniversitesi’nde araştırmacı olarak bulundu. Araştırma alanları, mimari tasarım kuramında göçebe düşünce, cinsiyet çalışmaları ve eleştirel tasarım yaklaşımları üzerine yoğunlaşır. Bilgi Üniversitesi ve Kadir Has Üniversite’sinde tasarım stüdyoları yürütüyor. Akbank Sanat ve Açık Diyalog İstanbul iş birliği ile organize edilen Çağdaş Sanat ve Küratörlük Seminer programını 2024 yılında tamamladı, ve kavramsal araştırmalarını çağdaş sanat alanında uygulamaya taşımayı istiyor.
Krizler çağında küresel felaketlerden bireysel ölçekte etkilenmeden yaşamaya devam edebilmek her geçen gün zorlaşıyor. Neticede herkes hareket ediyor; kitleler iklim krizinden, afetlerden, savaşlardan, ekonomik darboğazdan, eşitsizliklerden ve inşaatlardan kaçıyor. Gönüllü yahut zorunlu göç ediyorlar, taşınıyorlar, yerleşiyorlar.
Gelişen teknolojiler ve virüsler ise çalışmayı yersizleştiriyor; dijital göçebeler, uzaktan çalışanlar, ev-ofis çalışanlar arttıkça evinden ve işinden uzakta yaşayanlar artıyor. Bu halde, mülkiyet ve sabitlik gibi kavramlara sığınmadan kişiler kendileriyle, bedenleriyle, mekanlarıyla ve belki en mühimi birbirleriyle nasıl bir zeminde buluşabilir?
"Taşındığımıza Memnun Oldum" sergisi, günümüz koşullarından yola çıkarak, sanatçı öznelliğinin eser, konu ve mekân üzerinden çoğaldığı yerlere odaklanıyor. Feminist kuramcı Rosi Braidotti’nin 1994 yılından beri geliştirmekte olduğu göçebe öznellik kuramı bu sorulara yaklaşmayı vaat ediyor. Braidotti, sabit kimliklerin işlevsiz hale geldiği bu dönemde, hareket halinde olmayı kabul eden ve kimliklerin akışkanlığını önemseyen bir öznellik anlayışı sunuyor. Ona göre, dişi ve kadın göçebe öznelliği, çeşitli kimlikler arasında akışta olan, sürekli hareketinde durak noktalarını gözeten, hareketin doğasının da değişkenliğini önemseyen bir öznellik olarak düşünülebilir. Braidotti’nin tariflediği öznellik, önden belirlenmemiş durumların, heterojen ve çeşitli oluşların eleştirel ve yaratıcı şekillerde bir araya gelmesine olanak sunar. Burada artık ikili karşıtlıklar yerine çokluk vardır; reddedişin yerini yapıcı bir kabulleniş alır; çizgisel ilerleme zigzaglı bir yola dönüşür. Bir anlamda zihinsel ve duygusal anlamda da yersizleşme önerisidir.
Göçebe özne kuramını sanatın içinden tartışmaya açan sergi, sanatçı kimliğinin çoklu anlamlarını ele alarak, göçebe öznelerin çağdaş sanat pratiklerindeki izdüşümlerini araştırır. Sanatçıların yer değiştirme konularına dair yöntemsel ve taktiksel keşiflerini açığa çıkarır. Sanatçının, izleyicinin, mekanın ve bedenlerin birbirlerini yeniden tariflemesine bakar. Sanat üretiminde sabit kimliklerin ve kavrayışların artık yeterli gelmediği bir dönemde, sergi, hareket halindeki öznellikleri görünür kılar.
Göçebelik her zaman arzu edilecek bir durum olmasa da sergi, hareketin sağladığı eleştirel ve özgün yolları, mekânları ve bedenleri araştırır. Taşındığımıza Memnun Oldum, bugünün köklenmeye fırsat vermeyen aciliyet duygusuna karşın kişilerin bireysel ve toplumsal anlamlarına dair eleştirel bir öneri sunmak ister. Yeni kavramlarla düşünerek, mekanlar, bedenler ve zamanlar arasında ilişkileri artırmaya çalışır. Hareket halinde dahi eleştirel ve yapıcı üretimde kalmanın imkanlarını sorgulayan eserleri bir araya getirerek, özneler, kavramlar, mekânlar ve bedenler arasında öngörülmemiş ilişkilerin ve iş birliklerinin ortaya çıkabileceğini savunur. Bu anlamda sergi, sanat üretiminde öznelliklerin ve kimliklerin sabit olmasını tartışmaya açan işleri bir araya getirerek alternatif yaklaşımların görünürlüğünü artırır. Sanatçı, izleyici ve küratör gibi farklı öznellikler arasındaki ilişkileri görünür kılmak ve bu ilişkilerin derinliğini artırmak serginin temel hedeflerinden biridir. Bu bağlamda, "Taşındığımıza Memnun Oldum" sergisi, izleyiciyi bu ilişkilerin merkezine yerleştirir ve izleyicinin aktif bir katılımcı olmasını teşvik eder.
Taşındığımıza Memnun Oldum, Ruben Bellinkx, Volkan Dinçer, İnci Eviner, Dora García, Nilbar Güreş, Cem Örgen, Anna Talens ve Pim Palmsgraaf’ın mekânsal yerleştirme, video, fotoğraf gibi çeşitli disiplinlerde ürettikleri eserlere yer verir. Sergide bir araya gelen eserler farklı yöntemler önerse de hepsi kimi katı sandığımız sınırların gevşemesine dair sorular barındırır. Zihinsel anlamda bir harekete davet eder. Yöntem, beden ve kavramlara dair varsayılan sabitliklerin çözündüğünü gösterir. Sürekli göçebelikten yorulanlara hareket içinde daha umutlu bir oluşun kapısını aralar. Yerleşmeksizin özgün, eleştirel, yaratıcı ve yapıcı kalmanın arayışıdır bu; kimliklerin, kabullerin ve ikiliklerin de sürekli taşınmasıdır.