26.03.2024
Yazı: Beyza Yıldırım
İran’ın müşterek hisleri: Ali Asgari sineması
Kısa filmlerle başladığı sinema yolculuğuna uzun metrajlarla devam eden Ali Asgari, 20. Akbank Kısa Film Festivali’nin söyleşi programında yer alarak sinema deneyimlerini paylaşacak. Kendisi aynı zamanda “Dünya’dan Kısalar’’ programının jüri üyeleri arasında. Dünya çapında festivalleri dolaşan pek çok kısanın arkasındaki Ali Asgari’nin sinemasına bir göz atalım.
Asgari’nin yolculuğu 1982’de doğduğu Tahran’da başlayarak ortak dertleri paylaştığımız dünyaya yayılıyor. Hak, özgürlük ve adalet paylaşımlarını tartışmaya açan, çoğu zaman toplumsal sınırlarla karşılaşmalara dayanan bir dinamiğe sahip filmografisi. İtalya’da sinema eğitimi almasının ardından 2013’te Berlinale Talent Campus’ten mezun olan Asgari, aynı zamanda Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi’nin üyelerinden. Uluslararası birçok adaylık kazanarak İran sinemasının önemli isimlerinden biri hâline gelmiş durumda. Çoğunu kendisi kaleme aldığı filmlerinin tartışmaya açık metinleriyle ve izleyicisine söz hakkı tanıyan yönetmenliğiyle zamana boyun eğmeyen bir yanı var. Kanıksadığımız gerçekçi sinema anlayışını, karakterlerini daimi bir şekilde merceği altında tutan tekniğiyle tanımlaması onu günümüze epey yaklaştırıyor.
Bishtar Az Do Saat (İki Saatten Fazla, 2013) ve Il Silenzio (Sessizlik, 2016) filmleriyle Cannes Festivali’nde kısa filmler arasında Altın Palmiye’ye aday gösterilmiş Asgari’nin kısa filmleri dünya çapında 600 üzerinde film festivalinde izleyiciyle buluştu. Anlatısını İtalya’da yaşayan kürt mülteciler olan Fatma ve annesi üzerinden kuran Il Silenzio, bir hastaneyi mekân ediniyor. 2011’de ilk kısa filmi olan Tonight Is Not a Good Night for Dying, balkondan düşen gizemli bir adamın etrafında toplanan insanların bir gecesini ele alıyor.
Bütün mümkünleri sınayan ve yönetmenin ilk uzun metrajı olan Napadid shodan’da (Kayboluş, 2017) bir geceyi sabaha bağlarken olayların kesişim noktasında bulunuyoruz. İlk cinsel ilişkilerini yaşamış genç bir çift olan Sara ve Hamed, olası komplikasyonlar sebebiyle hastaneye geliyor. Steril ortamıyla ve robotik cümlelere sahip çalışanlarıyla hastanenin tedirgin edici yanı, içinde bulundukları durumu sağaltıcı değil. İran’ın kalabalık nüfusunda bir çözüm ölçeği sanılan ve nefes alma alanı bırakmayarak her fırsatta karşılarına çıkan yasalar, ihtiyaç duydukları desteği almalarına engel oluyor. Öyle ki totaliter yapının insanları ezip küçülttüğü sistem, onlar kendilerini suçlu hissedene ve devlet için var olduklarını anlayana kadar durmuyor. Kapsayıcı yanıyla hayatın her alanına dağılan devletin insanlar için var olması gerekliliği akla geliyor. İnsani bir hisle hareket edince izleyicisini sorgulamalarla baş başa bırakan bir yanı var Napadid shodan’ın. Asgari’nin kısalarından Bishtar Az Do Saat’in seyir zevki yüksek uzun metraj hâli aynı zamanda.
Prömiyeri 2022’de Berlinale’de yapılan ikinci uzun metrajı Ta farda’da (Yarına Kadar, 2022) ailesinin ziyaret edeceğini öğrenince onlardan gizli dünyaya getirdiği bebeğini saklamaya çalışan Fereshteh’in bir gününe bakıyoruz. Evindeki eşyaları bir geceliğine komşularına bırakmayı denerken yalnızca sorgulamalarla karşılaşan Fereshteh, iki aylık bebeğini bırakacak yer ararken daha büyük sorunlarla uğraşıyor. Bu hayatta bir bebekle tek başına ilgilenmeye çalışan annenin basit ama ısrarcı engellerle karşılaşmaları bitmek bilmiyor. Tüm ezberleri unutup yabancı birine edilen yardımın sebep olduğu yücelikten yoksun insanlarla yüzleşmeler bitmek bilmiyor. Baskı sistemleriyle gözü korkutulmuş ve yapabileceği şeylerden bihaberlik de cabası. Asgari’nin kadınları ele alarak kavramaya çalıştığı dünya düzeninin önemli bir parçası sayılabilir bu film.
Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış ile prömiyer yapan ve Asgari’nin son filmi olan Terrestrial Verses (Fani Dizeler, 2023) bu senenin beklenenleri arasında. Eksenine günlük hayattaki mikro direnişleri alarak karşımıza çıkan sosyal, kültürel ve politik ketleri hatırlatıyor. Toplumsal boyutu, her meslek ve otoriteden insanı takip ediyor olmasıyla çeşitleniyor. Bu insanlar kendilerine dayatılan birçok kısıtlamayla mücadele ederken hayatın sıradan akışını bozmadan; hatta hayatın ta kendisi olarak gerçeklikten bir an bile kopmuyor. Bir sorunun varlığı sadece orada duruşuyla değer kazanmıyor; bir insan bile onu görüyor ve mücadele etmeye değer buluyorsa gerçek bir sorun hâline geliyor. Asgari’nin İran’da yasaklı sinemacılar arasına girmesine sebep olan film, ülkenin rejimine getirdiği eleştiriler ve sansürü tırmalayan yapısından dolayı uluslararası festivallerden ayağını kesmeye kadar gitti. Bütün bunların yanı sıra Terrestrial Verses, ilk dakikasından itibaren içine alan bir sarmal olmasıyla birlikte birçok sinemasal başarıyı da beraberinde getiren bir yapım.