09.03.2025
Yazı: Elif Yılmaz - İllüstrasyon: Naz Tansel
İz bırakan karakterleri üzerinden: Zeki Demirkubuz sineması
İnsan benliğinin kompleks ve karanlık katmanlarını başarıyla yansıtan filmleriyle, kendinden sonra gelen birçok yönetmen üzerinde derin etkiler bırakan, ülke sinemasının çehresini şekillendiren baş aktörlerden biri Zeki Demirkubuz. Kamerasını çevirdiği karanlık evlerden, odalardan, otellerden yansıyan hikâyeler öylesine köklü bir tesir yaratmış durumda ki üretimlerinin sadece kültür - sanat alanında değil, Türkiye’nin toplumsal belleğinde edindiği yer tartışılmaz.
Zeki Ökten dâhil birçok değerli yönetmenin asistanlığını yaparak sinema dünyasına adım atan Zeki Demirkubuz’un filmografisine baktığımızda, seyircisini düşünce dünyasına davet eden, her biri derin okumalar yapılmaya müsait zengin bir külliyattan bahsedebiliyoruz. Kariyerinin mihenk taşlarından olan Masumiyet (1997), Cannes Film Festivali'nin Belirli Bir Bakış bölümünde ikisi de aynı yıl yarışarak görülmesi zor bir uluslararası başarı elde eden Yazgı (2001) ile İtiraf (2001), Masumiyet’in karakterleri Uğur ile Bekir’in geçmiş yıllarını keşfettiğimiz modern klasik Kader (2006), bir Yeraltından Notlar uyarlaması olan Yeraltı (2012) ve Türkiye’nin geçtiğimiz Akademi Ödülleri’nde temsilcisi olan son filmi Hayat (2023); bu zengin filmografideki duraklardan yalnızca bazıları.
Peki nedir Demirkubuz sinemasını böylesine zengin kılan? Dramatik gerilimi; Dostoyevski, Camus ve Nietzsche gibi yönetmenin sıklıkla beslendiği isimlerin felsefi derinliğiyle buluşturması, her daim varoluşçu ve psikolojik sorgulamalara kapı aralamakta. İnsan doğasının karmaşık ve derin çatışmalarını yalın ama çarpıcı bir dille ortaya koyan filmleri her ne kadar bireysel psikolojiye temelleniyor olsa da toplumun geniş yansımalarını taşıyor. Sıklıkla kullandığı kadercilik, çaresizlik, takıntı ve trajik tesadüf gibi temalar; toplumun dayattığı koşullar altında kişisel hayatların ne yönde şekillendiğini gözler önüne seriyor. Zihninden çıkan karakterler, içinde bulundukları toplumsal koşulların dolaylı yansımaları olarak okunabiliyor böylece. Gündelik hayatın gölgede kalmış yönlerini keşfetmeye; sıradan yaşamlardaki tutkunun, takıntıların ve ruhsal çatışmaların izini sürmeye yönelen yönetmen, bireysel krizler üzerinden kallavi bir toplumsal sorgulama alanı oluşturmasıyla biliniyor. Bu sorgulama alanının geniş kitlelerde karşılık buluşu, ele alınan temaların gücü kadar karakterler ve diyalogların çok katmanlılığında gizli.
Demirkubuz’un minimalist anlatım tarzıyla paralel olarak diyalogları da yalın ve doğal; sahneler gereksiz ayrıntılar vermekten kaçınır. Bu sade dil, seyircinin karakterlerin psikolojisini doğrudan anlaması için alan açıyor. Sessizlikler, bakışlar ve beden dili; karakterlerin üzerimizdeki etkisini daha da güçlendiren unsurlara dönüşüyorlar.
Bahsi geçen karakterler; içlerinde kopan sessiz fırtınalarla çırpınan, toplumun kıyısında kalmış, haksızlıkların yüküyle ağırlaşmış kişiler. Kimi zaman sessiz bir direnişle, kimi zaman öfkeli bir bakışla; dünyanın adaletsizliğine, hayatın sertliğine karşı içten içe yanıyorlar. Birçoğu toplumdan gelen baskılar ve beklentilerle kendi zihninde örülü duvarların ardında yaşamayı seçiyor ve toplumsal statülerinden vazgeçerek karanlık yanlarıyla yüzleşiyor, gizli kimliklerini ortaya çıkarıyor, tutkularının peşinden gidiyorlar. Kendi iç dünyalarının karanlığında gezinip, yaşamın anlamına dair derin sorularla boğuşurken, izleyici de onlarla birlikte bu sorgulamalara ortak ediliyor. İyi ve kötü kavramları, onun dünyasında net çizgilerle ayrılmıyor. Karakterler kusurlarıyla, zayıflıklarıyla ve karmaşık yapılarıyla ele alınıyor. İç dünyalarındaki çelişkiler ve ahlaki çıkmazlar, seyirciye kendi iç sorgulamalarını yapmaları için zemin hazırlıyor. Neyse ki umudun yarattığı ihtimaller de orada, varlıklarını hissettirmekten geri durmuyorlar.
Yönetmenin hem kültürel hafızada hem de bireysel bilinçte kalıcı izler bırakan karakterleri, sinema perdesinden taşarak daha fazla seyirciyi etki alanına çağırmaya devam ediyor. 17-27 Mart 2025 tarihleri arasında düzenlenecek 21. Akbank Kısa Film Festivali'nde, onur konuğu olan Zeki Demirkubuz’un son filmi Hayat gösterilecek ve “Deneyimler” bölümü kapsamında yönetmenin yaratım süreci, yapıtları ve sinemaya bakışı üzerine kişisel deneyimlerini paylaşacağı bir söyleşi gerçekleştirecek. Bir auteur’ün sinema yolculuğundan satır başlarını kendisinden dinlemek isteyenlere, sinemasının sıkı takipçilerine ve ilham arayışında olan genç zihinlere tavsiye ediyoruz.