12.07.2018
Yazı: Leyla Aksu
İllüstrasyon: Saydan Akşit
1999 yılından bu yana caz ve pop arasındaki melodik boşlukta çekici bir istekle kendine yer edinen İngiliz müzisyen, besteci ve multi enstrümantalist Jamie Cullum, İngiltere tarihinin en başarılı caz müzisyenlerinden birine dönüştü. Türlü türlü cover’ları, beklenmedik iş birlikleri ve her geçen dönemde artan bir şekilde kendi kompozisyonlarıyla dikkat çeken Cullum’ın kariyeri yedi albüme yayılmış birçok farklı tarzı bir araya getirdi. Akbank Caz Festivali’ne otoritelerden övgüler toplayan özgün sahne performansıyla dinleyeceğimiz müzisyenin hayatına ve müziğine kendi sözleriyle bir bakıyoruz.
-Pop ve rock’tan caz ve hip hop’a, müziğin her türünün ateşli ve kendini ispatlamış bir hayranı olan ve bunların hepsini kendi müzikal dışavurumunda da benimseyen Cullum, müzisyen bir aileden geliyor. Miles Davis, Oscar Peterson ve Wynthon Marsalis’ten Tom Waits, DJ Shadow ve A Tribe Called Quest’e uzanan geniş bir skalada müzisyenden ilham alan Cullum, yine de listenin başına kardeşi ve sıklıkla birlikte çalıştığı Ben Cullum’ı koyuyor: “Evimizi müzikle dolduran gerçekten kardeşim Ben’di… Müziğin her tarzıyla ilgili açık fikirli olmayı ve aslında hiçbir sınır olmadığını bana öğreten de oydu.”
-Gençlik yıllarında birçok grupta yer alan ve piyanoya ek olarak gitar ve davul da çalan Cullum, öğrencilik yıllarında düzenli bir şekilde sahne almaya başladı ve henüz 19 yaşında büyük başarı yakalayan ilk albümü Heart It All’u Jamie Cullum Trio ile yayınladı. Bunu 2002 yılında Universal’dan yayınlanan Pointless Nostalgic ve platin albüm mertebesine ulaşan Twentysomething takip etti. Twentysomething albümü, Cullum’ı Birleşik Krallık’ın en yüksek satış rakamlarına ulaşan caz sanatçısı kılmıştı.
-Sonrasında 2005 yılında Catching Tales ve 2009 yılında The Pursuit albümlerini yayınlayan müzisyen, o sıralarda dünyanın dört bir yanında gerçekleştirdiği dinamik ve uzun soluklu performanslarıyla adından söz ettiriyordu: “Ben en iyi şarkıcı değilim ve Justin Timberlake gibi de gözükmüyorum. Ama sahne üzerine iletişim kurabildiğime inanıyorum.” Piyanosunun başına belirli bir şarkı listesi olmadan oturan Cullum, birçok farklı festivalde Kylie Minogue, Darren Emerson (Underworld), Corinne Bailey Rae ve Burt Bacharach gibi isimlerle sahneyi paylaştı.
-Biraz daha pop odaklı altıncı uzunçaları Momentum’u 2013 yılında Dan the Automator (Kasabian, Gorillaz), Jim Abbiss (Arctic Monkeys, Adele) ve Duncan Mills (Lamb, Malcolm McLaren) prodüktörlüğünde yayınlayan Cullum’ın son albümüyse 2014 çıkışlı Interlude. Üç gün içerisinde canlı bir şekilde kaydedilen ve derinlemesine bir şekilde caza bandırılmış olan albüm, Cullum’ın devam eden radyo programı vasıtasıyla keşfettiği “genç, İngiliz, dikkat çeken ve delicesine yetenekli caz müzisyenlerini kutlamak” amacıyla bir oluşturulmuş. Söz konusu radyo programında Cullum’ın konukları arasında Dave Brubeck, Ahmed Jamal, Paul McCartney ve Gran Torino filminde birlikte çalışarak Altın Küre adaylığı kazandığı Clint Eastwood bulnuyor.
-Cullum; caz standartları, çağdaş şarkıların yorumları ve kendi orijinal besteleri arasında süzülen kariyerinde cazın çok yönlülüğünü olabilecek en iyi şekilde benimsemişti: “İlk başta belli başlı şarkıların benim caz müziğiyle yaptığım şeylerin arasında yeri olmadığını düşünüyordum, ama aslında her şeyin bir yeri olduğunu fark ettim ve bu cazın istediğin şeyi yapabilmek için en iyi alan olduğuna dair inancımı doğrulamış oldu. İnsanlar bana neden caz çaldığımı soruyor. Caz çalıyorum, çünkü o seni birçok farklı yere götürebilir.”
-Yıllar içerisinde müzisyenin maceraperest cover’larla yeniden yorumladığı isimler arasında The White Stripes, Massive Attack, Rihanna, Jimi Hendrix, Kanye West, Radiohead, Elton John, Gnarls Barkley, Joy Division ve John Legend yer aldı: “Yeni şarkıların çılgın şekillerde cover’larını yapmak pek de yeni bir şey değil… Bu benim Bill Evans, Thelonious Monk ve Herbie Hancock’u anlayış biçimimi, harika çağdaş popa olan anlayış ve sevgimle kesiştirmeye çalışmam.”
-Şu sıralar yakında yayınlanacak sekizinci albümü üzerine çalışmalarını bitirmek üzere olan Cullum, yeni albümüyle birlikte “ilk kez akorlar ve melodilerden önce sözlerin ortaya çıktığını” fark ettiğini dile getiriyor. “Bu benim için yeni bir şey ama bir tür müzikal zekadan daha fazlasıyla iletişime geçme fikrini tamamlıyor.” İlk albümünden bu yana geçen yirmi yılda sürekli olarak geliştiren Cullum, müzikal serüveninde yeni bir bölüme başlamak için hazır olduğundan fazlasıyla emin: “Bir müzisyen olarak asla finiş çizgisine ulaşmazsın. Yolda çeşitli amaçlar olabilir ama asla yolu bitirmezsin. Her gün daha iyi olmak ve daha iyi müzik yapmak isteğiyle uyanmamı sağlayan şey işte bu daimi arayış.”