31.07.2018
Yazı: Cem Kayıran
İlüstrasyon: Saydan Akşit
Geçtiğimiz Şubat ayında henüz 48 yaşında hayatını kaybeden İzlandalı besteci Jóhann Jóhannsson, solo albümlerinin yanı sıra sinema, televizyon ve sahne yapımları için yaptığı çalışmalarla da tanınıyordu. Başta Denis Villeneuve filmlerine gerilim yığan müzikleri olmak üzere, ardında birçok akılda kalıcı iş bırakan Jóhannsson’un kariyerinden satır başlarına bakıyoruz.
*Çocuk yaşta trombon ve piyano öğrenmeye başlayan Jóhannsson’un 1980’li yıllarda kurduğu proto-shoegaze grubu Daisy Hill Puppy Farm, John Peel ve Steve Albini gibi müzik sahnesinin önemli figürlerinin dikkatini çekmişti.
*1990’larda hem prodüktör hem de gitarist olarak çeşitli İzlanda çıkışlı alternatif rock gruplarının bir parçası olan Jóhannsson, 1999 yılında hayata geçen bir plak şirketi ve sanat mekanizması olan Kitchen Motors’un kurucularından biri. Farklı geçmişlere ve müzikal alışkanlıklara sahip isimleri bir araya getirip üretime teşvik eden bir oluşum olan Kitchen Motors, yayınladığı albümlerle birlikte çeşitli kitaplar, filmler, sergiler, özel performanslar ve radyo programlarına da imza atan bir oluşum.
*Kitchen Motors eşliğinde ağırlıklı olarak doğaçlama ve elektronik müziklere merak salan Jóhannsson, ülkenin en popüler electronica gruplarından olan ve dört klavyeciyi bir araya getiren Apparat Organ Quartet’i de bu dönemde hayata geçirdi. Grup ilk şarkılarını Kitchen Motors etiketiyle çıkan toplamalar vasıtasıyla servis etti ve sonrasında da İzlanda’nın önemli etiketlerinden olan 12 Tónar bünyesinde iki albüm yayımladı.
*Bir yandan çeşitli ses enstalasyonları ve Pan Sonic, Barry Adamson gibi isimlerle işbirliklerini sürdüren Jóhannsson, bir yaylı dörtlüsü, klavye, perküsyon ve elektronik katmanları bir araya getirdiği ilk solo albümü Englabörn’ü 2002 yılında yayımladı. Aynı isimli bir tiyatro oyunu için hazırlanan albüm, müzik otoritelerinden de övgüler toplamayı başardı.
*Touch etiketiyle ikinci albümü Virðulegu Forsetar’da fazlasıyla kalabalık bir orkestrayı kaydeden İzlandalı müzisyen, kısa bir süre sonra 4AD ailesinin bir parçası oldu. Bu etiketle piyasaya sürdüğü ilk albüm IBM 1401, A User's Manual’da İzlanda’nın ilk bilgisayar programcısı olarak anılan babasından ve babasının bir IBM bilgisayarı kullanarak yaptığı kayıttan ilham alan Jóhannsson, tematik ve titizlikle kurgulanmış albümleriyle kendi müzikal evreninin farklı uçlarını göstermekten çekinmiyordu.
*4AD ile yayımladığı albümlerden sonra film müziği kariyerine daha fazla eğilen müzisyen, bir yandan etkileyici işbirliklerini de sürdürdü. Belki de bunlar arasında en çarpıcı olan çalışmalardan biri, Hildur Guðnadóttir ve Robert Aiki Aubrey Lowe eşliğinde kaydedilen End of Summer albümü. Bir yandan televizyon yapımları için de üretimlerini sürdüren İzlandalı müzisyenin Hildur Guðnadóttir’le bir diğer işbirliğide İzlanda yapımı Trapped isimli dizinin müzikleri için oldu.
*2000’lerde birçok İzlanda yapımı filmin müziklerinden sorumlu olan Jóhann Jóhannsson’un Bill Morrison’ın sıradışı belgeseli The Miners’ Hymns için hazırladığı müzikler, İzlandalı müzisyenin diskografisinin en özel kayıtlarından biri. 2010’larla birlikte sinema alanındaki çalışmalarını sıklaştıran Jóhann Jóhannsson, The Miners’ Hymns müziklerini FatCat etiketiyle yayımladı.
*Sonraki yıllarda Free The Mind ve White Black Boy gibi belgesellerde çalışmalarını duyduğumuz Jóhannsson, 2013 yılında Prisoners filmiyle ilk kez birlikte çalıştığı Denis Villeneuve’ün olgunlaşan sinemasının en önemli parçalarından biri oldu. Yönetmenle Sicario ve Arrival filmlerinde de çalışan Jóhannsson, bir diğer Villeneuve filmi Blade Runner 2049 için de besteler hazırlamış, fakat bu müzikler filmde kullanılmamıştı.
*2014 yılında James Marsh’ın çektiği The Theory of Everything filmiyle Oscar Ödülü’nü kucaklayan Jóhannsson, Arrival müzikleriyle de World Soundtrack Awards seromonisinden ödülle ayrıldı. Film müzikleriyle birçok Altın Küre ve BAFTA adaylığı kazanan Jóhannsson, 2016 yılında Orphée isimli uzunçalarıyla büyük yankı uyandırdı. Deutsche Grammophon etiketiyle raflarda yerini alan albüm, mitolojideki farklı Orfe hikâyelerinden ilham alarak hazırlanmış bir kayıt.
*Jóhannsson’un müzikal birikimi hem çağdaşları hem de kendinden sonrakiler için ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Şubat ayında Berlin’de hayatını kaybeden İzlandalı müzisyenin James Marsh’la ikinci işbirliği olan The Mercy soundtrack’lerinin ve yılın en tartışılan filmlerinden Mary Magdalene’in müzikleri ölümünün ardından albümleştirildi.
*Müzisyenin ilk solo albümünü kimi şarkıların farklı versiyonlarıyla yeniden yayınlayan Deutsche Grammophon, Jóhannsson’un ölümünün ardından bu tür bir yayınla müzisyene saygı duruşunda bulunan ilk oluşumlardan biri oldu. Englabörn + Variations ismini taşıyan bu özel albümde, müzisyenin kariyeri boyunca çeşitli şekillerde iş birlikleri yaptığı Ryuichi Sakamoto, Hildur Guðnadóttir ve Vikingur Olaffson gibi isimlerin çeşitli remiks çalışmaları da bulunuyor.
*Genç yaşta hayatını kaybeden Jóhannsson’un, farklı disiplin ve metotlarla yaptığı çalışmalar, zengin bir müzikal birikim ve anlayışı beraberinde getiriyor. 2000’lerin en heyecan uyandıran bestecilerinden biri olan Jóhannsson’un müzikal serüveninde hala keşfedilmeyi bekleyen köşeler olduğu da bir gerçek.