13.02.2018
Yazı: Yetkin Nural
İllüstrasyon: Saydan Akşit
Ocak ayında Akbank Sanat’ta gerçekleşen Gitar Günleri dünyanın farklı köşelerinden telli çalgı virtüözlerini İstanbullu müzikseverlerle buluşturdu. ABD doğumlu lavta virtüözü Hopkinson Smith, Macar gitarist Zsófia Boros ve son dönemin konuşulan genç yeteneklerinden Japon Kanahi Yamashita’nın sahne aldığı konserler sonrasında günümüz klasik müzik sahnesinde lavtanın en önemli temsilcisi olarak görülen Hopkinson Smith’in kariyerinden satır başlarına bakıyoruz.
1946 New York doğumlu Hopkinson Smith genç yaşta gitar eğitimine başladıktan sonra 20’li yaşlarının başlarında lavtayla tanışmış. Lavta çalmayı kendi kendine öğrenen Smith, Harvard Üniversitesi Müzikoloji Bölümü’nü onur derecesiyle bitirdikten sonra bu enstrümanı derinlemesine öğrenmek için Katalanya’ya, klasik müzik odaklı telli çalgılar konusunda dünyanın ileri gelen bestekar ve hocalarından olan Emilio Pujol’un yanında öğrencilik yapmaya gitti. Daha sonra İsviçre’ye geçerek bir diğer lavta virtüözü Eugen M. Dombois’in yanında eğitimin tamamlayan Smith, bu iki değerli ustadan her şeyin ötesinde yüksek sanatsal değerlere saygı ve enstrüman - müzisyen - müzik arasındaki organik birlik konusunda kendi müzik anlayışını şekillendiren öğretiler edindiğini söylüyor.
1970’lerin ortalarından itibaren pek çok farklı oda orkestrası ve müzik topluluklarının bir parçası olarak performanslar veren Hopkinson Smith aynı dönemde İsviçre çıkışlı uluslararası erken dönem müzik topluluğu Hespèrion XX’in kurucu üyelerinden biri oldu. 21. yüzyılda isimlerini Hespèrion XX I olarak değiştiren topluluğun bir diğer kurucu üyesi olan Katalan besteci, müzik direktörü ve viol ustası Jordi Savall ile 10 yıllık bir işbirliği sürdüren Smith kariyerinin ileriki dönemlerinde eğildiği solo projelerde oda müziği deneyimlerini yaratıcılığını besleyen bir yakıt olarak kullandı.
1980’lerin ikinci yarısı itibariyle erken dönem telli enstrümanlara odaklanan Smith, vihuela (15 ve 16. yüzyıllarda İspanya bölgesinde çalınan beş veya altı çift telli bir enstrüman), theorbo, Rönesans ve Barok gitar ve lavtaları gibi enstrümanlarla bu enstrümanlar için yazılmış erken dönem müziklerini günümüze kendine has canlı, dinamik ve samimi yorumlarıyla taşıdı ve taşımaya devam ediyor.
“Her zaman yapmaya çalışman gereken kağıdın üzerinde gördüklerinin ötesine geçerek, notasyonun altında yatan müziğin gerçek ruhunu bulmaya çalışmaktır. [...] En iyi anlarda insan bir enstrümanda veya bir dönem müziğinde kısıtlayıcı limitler görmektense gerçek özgürlüğü yakalar. Benim yapmaya çalıştığım da bu özgürlüğü bulmak, bu özgürlüğü ifade edebilmek ve bu sayede onun arkasında yatan ruhu da özgür bırakabilmek.”
Hopkinson Smith
20’yi aşkın kaydı bulunan Hopkinson Smith, bu kayıtlarla özellikle İspanya, İtalya ve Fransa çıkışlı Barok ve Rönesans dönemi müziklerinde lavta ailesinden enstrümanların ve diğer erken dönem telli çalgılarının tarihini de belgelemiş oldu. Pek çok kaydı ile önemli klasik müzik dergilerinden Diapason D'Or, Choc du Monde de la Musique, 10 de Répertoire gibi ödüller kazanan Smith için Barok besteci Bach’ın eserleriyse ayrı bir yere sahip. Barok besteci Bach’ın eserlerini sık sık yorumlayan Smith, özellikle Bach’ın solo keman için yazdığı Sonat ve Partita’larını lavtaya uyarladığı kaydıyla büyük beğeni topladı. Prestijli İngiliz müzik dergisi Gramaphone tarafından “bu eserlerin şimdiye kadar her hangi bir enstrümanda yapılmış en iyi yorumu” olarak değerlendirilen bu kayıt, pek çok diğer değerli kaydı gibi Smith’in hem bir lavta ustası hem de erken dönem müziğin günümüzde yaşayan en önemli isimlerinden biri olarak edindiği yeri sağlamlaştıran üretimlerinden biri.
Performanslarının ve kayıtlarının yanı sıra kendi eğitiminde önemli bir yeri olan pedagog pratiğini artık kendisi de bir hoca olarak devam ettiren Smith’in öğrencileri arasında Rolf Lislevand, Edin Karamazov, Andreas Martin, Yasunori Imamura ve Peter Croton gibi isimler bulunuyor.