18.12.2020
Yazı: Feridun Ertaşkan
30. Akbank Caz Festivali "Dün, Bugün, Yarın" albümünün ilk parçası pikapta çalmaya başlayıp Kerem Görsev'in "Cash or Credit"inden iyimser notalar odayı doldurduğunda yaşanan korkunç yılın acımasız fotoğrafı gözümün önünden geçmeye başladı.
Aylardır adeta eve hapsolduk, oysa, Akbank Caz Festivali'nin sloganı neydi?
Şehrin Caz Hali...
Sonbahar sokaklarında caz konserlerine yetişmenin mutluluğu idi.
30 yıl önce ilk festival gerçekleştiğinde ben 27 yaşındaymışım. Kısa dönem askerden henüz dönmediğim için ilk festivalin konserlerine gidemedim ama ondan sonraki her sene konser biletlerini alan ilk cazseverler arasındaydım. O zamanlar, internetten bilet alma kolaylığı yoktu, çalıştığım reklam ajansından erken çıkarak konserlere toplu bilet almanın ardından sevdiğin kızla yemeğe gitmenin bugün ne harika bir anı olduğunu hatırlıyorum.
Bu arada, pikapta Cem Tuncer ile Volkan Hürsever'in gitar/kontrbas duosu "Seven Stitches Blues" çalmaya başladı. Günümüzün bu iki usta sanatçısı Görsev'in kaldığı yerden iyimserlik aşılayan notalara devam ediyor.
Ben de bir yandan 30. yıl albüm kitabının sayfalarını çeviriyorum.
Şunu baştan belirtmeli, Türkiye'de bu kadar kapsamlı ve özenli albümlere alışkın değiliz. Bunu, 30 yıldır müzik sektörünün içinde biri olarak söylüyorum. Yurtdışından gelen 'al duvara as' tarzı albümlere imrenerek bakardım. Dijitalleşme plâkları yeniden hatırlatınca dünyada plâk estetiği de yeniden hatırlandı. Geçen yıldan bu yana yayınlanan albümlerin görselliği kimilerinde içindeki müziği aşacak kadar özenli. Bunları gördükçe ben de özenir, keşke bizde de böyle çalışmaların sayısı artsa derdim. İşte, onları da aşan bir çalışma şu an masamda duruyor;
"Dün Bugün Yarın"
Ben şahsen, kendi geçmişimi de görüyorum bu albümde.
Bu arada, Neşet Ruacan ustanın gitarı Bulut Gülen'in trombonuyla yüzüme belirsiz bir gülümseme yayılmasına neden oluyor. İtiraf ediyorum, bu yazı için başlık ararken "Siyah Güvercin'deki Trombon" fikri kafama yatmıştı. Trombonu ayrıca çok severim, ondan olmalı.
Albümdeki müzikler bir yana, kitabın anlattığı bir yana... Müzisyenlerin sayfalara düştüğü notlar dikkat çekici.
Bizler, müzikal olarak da, sosyal olarak da çalkantılı bir geçmişten geliyoruz. Aslında, yaratıcılık olarak bizi beslemesi gereken bu geçmiş bazen ayağımıza pranga olurken, bazen altımızda çılgın bir ata dönüşüyor.
Müziğimiz de öyle. Doksanlı yıllara kadar küçük ve içine kapalı sayılacak bir caz dünyamız vardı. Belki o zaman dünya da küçüktü. Emin değilim. Bir elin parmakları kadar müzisyen yapabileceklerinin muhtemelen fazlasını yaptı. Bunu, Tuna Ötenel'in albümde yeralan "Altı Kardeş"ini dinlerken bir kez daha farkettim. Ötenel caz tarihimizin en yaratıcı isimlerindendir. Bu bestesi, bu fikrimi bir kez daha destekledi. Hem eski usul bir sounda hâlâ orijinal olarak sahip olması hem o sesi bugüne ait kılması üzerine yazılması gereken bir konu. Öte yandan, aralarında uzun yıllar varmış gibi görünse de örneğin Selen Gülün'ün "Questions" isimli aklındaki soruları izlenimci solo piyano tuşlarıyla soran bestesiyle aynı albümde yer alması ve Ötenel ile diğer 29 parçayla birlikte oluşturduğu panorama bana Türkiye caz sahnesinin tek tek, albüm albüm dinleyerek kesinlikle anlayamayacağım en taze ve en yaratıcı fotoğrafını vermiş oldu.
Bizim gibi kalemlerin yapması gereken işlerden biri büyük fotoğrafı görmeye çalışmaktır. Bunu hakkınca yapabiliyor muyuz emin değilim. Caz tarihi bize esasen bu fırsatı verir. Tarih, bir vakanüvis gibi olayları kronolojik olarak sıralamak değildir, bunu geriye dönük bir taramayla herkes yapabilir, ama asıl olarak, geçmişte olanı gerçekten anlayıp bugüne hakkıyla yorumlayarak aktarabiliyor muyuz?
Dönemler ve ekoller bir takım tarihçilerin yılları tasnif etme çabasıyla ortaya çıkmadı. Geçmişi değerlendirmek, yaşandıktan sonra neler olup bittiğini anlamak ve sonraki nesillerin de anlamasını sağlamaktır asıl çaba. Yoksa, her olay geçmişin Saatli Maarif takvim yaprakları gibi gün gün koparıp attığımız sayfalara dönüşür. Kimse o sayfaları arayıp bulmaz, bizim işimiz biraz da o sayfalarda yazılanları özetleyip analiz ederek anlaşılır kılmaktır. "Dün Bugün Yarın" bir anlamda bu devasa özetlemeyi bizim için yapmış, anlamamız için ortaya koymuş, bizden yorumlamamızı bekliyor haklı olarak.
Albümde yer alan müzisyenlerin hepsi tecrübeli sanatçılar. Ben, onların müziklerine, ortak müzikal tarihimiz olarak bakıyorum. Mesela, Ayşe Tütüncü'nün "Tango Blues"daki melodi dizgesini bir Amerikalı, bir Avrupalı benim gibi hissetmez. Tütüncü'nün bu toprağın kokusunu içine nasıl çektiğini benim kadar bilmez.
Ya da, İmer Demirer'in TRT Caz Orkestrası'ndan emekli olduktan sonra daha yaratıcı ve çarpıcı kişisel ifadelere yöneldiğini bilmez. Bilmesi de gerekmiyor. Ya da Burak Bedikyan'ın "Drama"sındaki gurbeti hissetmez. Konstrukt'ın "Azgın Cahil"de günümüze dair hangi meselelerle hâlâ boğuştuğunu da anlayamaz. Baki Duyarlar'ın melânkolisini, Deniz Taşar'ın samimi genç çabalarını hissedemeyebilir.
Ben ve benim gibiler muhtemelen bilebilir belki evet, ama bu albümün verdiği fotoğraf bunu açıklıkla anlamamı sağladığı için benim açımdan çok önemli, zira, bu çalışma, farklı zamanlarda farklı albümlerde yayınlanmış işlerden seçmece bir derleme değil, müzisyenlerin kişisel birikimlerini yeni ifadelerle bize anlattığı için, özünde düne dair olanla bugünü ait olanın arasan kesinlikle bulamayacağın, yazsan anlatamayacağın özgün bir çalışması.
"Dün, Bugün, Yarın"da yer alan müzisyenlere adeta kendinizi anlatırken bizi de anlatın denmiş gibi. Albüm için üretilen orijinal müzikler hem albümü tekil kılıyor, hem sanatçıların müzikal cümlelerinden oluşan ortak duyguyu, caz nesillerimizin eriştiği virtüöziteyi, cümle ve duygu hakimiyetini, ulusal ve uluslararası caza dair ortak paydaları gayet berrak anlamamızı sağlıyor. Bildiğim kadarıyla, bu yanıyla benzeri daha önce yapılmamış bir çalışma.
Bundan on sene önce Akbank Caz Festivali 20. yılını kutlarken ara ara hâlâ açık okuduğum bir kitap yayınlamıştı. O kitap da festivalin 20 yılını anlatırken yine bize ait bir hassasiyet üretmişti. O kitap caz tarihinde kendi orijinal yerini edinirken on yıl sonra bu kez çok daha kapsamlı bir çalışma ile "Dün, Bugün, Yarın" albümü geldi. Bu albüm bana, içinde yer alan kitabı ve 3 plâktan oluşan orijinal müziklerle dolu koleksiyonuyla 'Türkiye'de caz nedir' diye soran olursa gösterecek bir sembolümüz var artık dedirtiyor.