17.09.2024
Yazı: İlayda Güler
Müziğin en ham formunu çıkarma arzusuyla: Vega Trails
Vega Trails, Britanya’dan yükselen nefis müziklerin iki temsilcisi; Mercury ödüllü Londralı kolektif Portico Quartet’in kurucu üyesi, basçı, besteci Milo Fitzpatrick ve Norwichli avangart caz triosu Mammal Hands, Sunda Arc gibi birtakım sonik yapılanmaların parçası olan saksafoncu, DJ, fotoğrafçı Jordan Smart’ın birkaç yıllık ortaklığına dayanan, tazecik bir duo projesi. 34. Akbank Caz Festivali kapsamında yolu İstanbul’a düşecek grup, 2 Ekim’de Akbank Sanat sahnesinde olacak. Konser öncesinde, Vega Trails’in hikâyesine mercek tuttuk.
Portico Quartet ve Mammal Hands’in yanı sıra Hania Rani, Jasmine Myra, Phi-Psonics gibilerinin de plak şirketi Gondwana Records üzerinden bir akrabalık bağı bulunan iki müzisyeni Vega Trails çatısında buluşturan şey, pandeminin ta kendisi. Kapanmalar esnasında kafayı İsveçli fiddle ezgileri ve Hint klasik tınıları gibi boşluktan bolca faydalanan, seyrek, yalın titreşimlere takan Milo Fitzpatrick, o kanaldan topladığı ilhamla kontrbasın armonik ve dokusal olasılıklarını keşfe çıktığı pek çok beste yapıyor zira. Sonra elindekilere bakıyor, arada bas efsanesi Charlie Haden’ın düet albümü Closeness’ı dinliyor ve bu yeni müziğin iki kişiyle çalınması gerektiğine karar veriyor. Kapısını çalacağı kişinin Jordan Smart olacağı konusunda ise hiçbir şüphesi yok. O da “Hay hay!” diyor neyse ki.
İkili ilk kez, Gondwana Records’ın Berlin ve Tokyo’da düzenlediği etkinliklerde bir araya geliyor. Jordan Smart’ı performansı esnasında izleyen Milo Fitzpatrick, “Çalımındaki yoğunluk ve inanç karşısında büyülenmiştim. Kendisini ve dinleyiciyi aşma amacına olan bağlılığı bende kalıcı bir izlenim bıraktı.” sözleriyle hatırlıyor o günleri. Smart’ın tenor ve soprano saksafon, bas klarnet ve neyi kapsayan enstrüman seti, Vega Trails’in ses paletini genişletmesini, uğradığı duygu duraklarını çeşitlendirmesini sağlıyor. Ortaya çıkan; bir ormanın içinde yürür gibi ilkel ve dolambaçlı hislerle sarılmış, son derece ruhani bir müzik. Vega Trails adı ise Carl Sagan’ın, Vega sisteminde algılanmış yeni yaşam sinyallerini konu eden bilim kurgu romanından geliyor.
Milo Fitzpatrick’in doğuşu küresel salgın dönemine rastlayan kompozisyonları 2022’de, dokuz parçadan oluşan Tremors in the Static başlıklı bir ilk albüme dönüşüyor. Koleksiyonun yapmak istediği şey çok net: Grup müziğinde kaybolabilen kimi nüansları tam da merkeze koymak; dinleyicileri, iki enstrümanın konuşmasındaki yakınlık ve derinliğe ortak etmek; müzisyenlere, sınırlarını zorlayarak çiçek açmalarına izin veren bir ortam sağlamak. Peki buna zemin hazırlayan performans nerede gerçekleşecek?
Fitzpatrick elbette onu da düşünüyor. Yayılan sesin tepkisiyle devinecekleri üçüncü bileşeni, yani mekânı iyi seçmek şart. Zira notalarla etkileşime giren, onları bozan ve sessizliğe dönüştüren bir alan için yazılmış bir müzik bu. Çok uzaklaşmasına gerek kalmadan, Milo Fitzpatrick bir de bakıyor ki yaşadığı mahalle Stamford Hill’deki St. Thomas Kilisesi’nin akustiği, ihtiyaç duydukları bütün koşulları sağlıyor. Haziran 2021’de orada alınan kayıtlar hakkındaki fikirlerini, daha sonra şöyle anlatıyor Vega Trails:
“Kayıt alanı sesin etkileşime girdiği, aktığı tuvaldir; notaların yaşayabileceği, nefes alabileceği, ölebileceği çerçevedir ve diğer unsurlar kadar önemlidir. Kilise gibi rezonant bir kayıt alanı, bu soyulmuş sesin yankılanıp oyalanmasına ve hikayelerin, yaşanabileceği görüntüler ve manzaralar yaratmak için yeterince uzun süre kalmasına izin verir.”
Bahsi geçen kayıtlara emek verenlerden biri de alt-J, Marika Hackman, Oliver Zeffman gibi grup ve müzisyenlerle çalışan prodüktör ve ses mühendisi Brett Cox. Video formatında da deneyimlenebilen performans, Luca Rudlin ve Rich Williams tarafından filme alınmış. Seri, iki açık fikirli, iletişimci müzisyenin birlikte nasıl harikalar yarattığına şahit olmak için pek iyi bir fırsat. İstanbul konserine heyecanlanmak için de.