17.09.2024
Yazı: İlayda Güler
Sevginin, şefkatin, inancın müziği: Isaiah Collier & The Chosen Few
Henüz 25 yaşında bir müzisyen… John Coltrane, Pharoah Sanders, Sun Ra, Albert Ayler, Ari Brown ve daha nicesinin açtığı yolu takip ederek, bugünün cazını biçimlendirenlerden biri oluyor saksafonuna üflediği nefesle. Chicago sahnesinin parlak çocuğu Isaiah Collier’ın, orkestrası The Chosen Few ile birlikte 34. Akbank Caz Festivali’nin konuğu olarak 2 Ekim’de Babylon’da çalacağı konser yaklaşırken; gelin kişisel tarihine bir dalış yapalım, müziğine biraz daha yakından bakalım.
Hikâyenin dinleyiciyi ilgilendiren kısmı, yani ilk saksafonunu eline aldığı gün, Isaiah Collier’ın 11 yaşına denk düşüyor. Zaten müzisyen bir ailede büyüyen Collier, sonraları Chicago Sahne Sanatları Lisesi ve Chicago Caz Enstitüsü’nden diploma alıyor; kuvvetli sezgileri sayesinde pratiğinde hızla gelişerek, yıllar ilerledikçe bir virtüöze dönüşüyor. Fakat “saksafon sanatçısı”nın yanı sıra, üstüne alındığı başka ünvanları da var: Besteci, küratör, ses bilimci, aktivist, eğitimci gibi.
Okul yıllarında başlayan spiritüel caz ilgisi, türün ikonlarına duyduğu derin hayranlık ve saygıyla kendi şamanik dehasını, kendi yolunu bulmaya itiyor Isaiah Collier’ı. Bir yandan saksafonuyla çok sayıda müzisyene eşlik eder, AACM ekolüne dâhil olurken; takvimler 2018’i gösterdiğinde ise grubu The Chosen Few ile birlikte ilk uzunçaları Return of the Black Emperor’ı yayımlıyor. “The Black Emperor”ı da kendine mahlas ediniyor; Siyah kültürüne, onun sunduğu eşsiz tınılara sonsuz bir hürmetle.
2021’e tarihlenen bir diğer albüm Cosmic Transitions’ın öyküsü, bazı çok özel parçaları birleştiriyor. John Coltrane’in doğum günü olan 23 Eylül’de kaydediliyor mesela. Hem de Rudy Van Gelder’ın New Jersey’deki efsaneleşmiş stüdyosunda. Yetmedi; Coltrane’in 1965 çıkışlı klasiği “A Love Supreme”in kayıtlarında kullanılmış analog ekipmanların bir bölümünden yararlanarak. Bu dev motivasyon, sonuca da epey etki ediyor hâliyle. Merkür retrosuna dayanan beş bölüm üzerinden kurgulanmış Cosmic Transitions yayımlandıktan sonra Isaiah Collier, “içinde yetiştiği geleneği bir adım öteye taşıyan bir vizyoner” sözleriyle anılmaya başlıyor.
Geçtiğimiz baharda dinlemeye açılan son Isaiah Collier & The Chosen Few koleksiyonu The Almighty, her yerinden kötülük fışkıran, çıldırmış dünyamızın üzerine su serpiyor. Dinleyicisine herkesin, titreşimini kolektif uyuma doğru yükselterek dünyayı kurtarmaya yardımcı olabileceği hissini aşılayan albümün ardındaki fikir dünyasını Isaiah Collier bizzat kendisi anlatsın: “Bazen bir durum karanlıktır ama hayat bir resim gibidir. Hepimiz aynı galerideyiz ancak odanın farklı cephelerindeyiz. Bir defa senin durduğun yöne geldiğimde ve aynı şeye baktığımda; ancak ve ancak o zaman, perspektifimizi değiştirdiğimizde farklı bir şey görebiliriz.” Hazır bunu okumuşken, bir de “Perspective (Peace and Love)”i dinlemeye ne dersiniz?
Isaiah Collier’ın müzikle ilgili gayesi, o tek “an”da geçmişe ve geleceğe uzanmak; bu uğraşın kendisini, bir sonik zaman makinesi olarak görüyor. Cazı “ataların mesajı” diye tanımlıyor; yaptığının da dinleyemeye gönüllü olanlara, yeni kuşaklara onu iletmek olduğuna inanıyor. Yalnız, tek ilhamı klasikleşmiş figürler değil; cazla yakın bağları olduğu aşikâr türlerde yaratılmış tınıları kaynağıyla ilişkilendirmeyi, Siyah işi tüm müzikleri kapsamayı önemsiyor. Kendrick Lamar, Earth, Wind & Fire, D’Angelo, Jill Scott gibi ilhamları da var yani.
Tıpkı Coltrane gibi, çizilmiş tüm sınırların dışına taşa taşa ses çıkarmayı arzuluyor Isaiah. Performans esnasında önemsediği tek şey orada olmak, oradaki her şeyi duymak. Çalmadığı anlarda bir sonraki hamlesini düşünmeden beklemek, diğer müzisyen arkadaşlarının anlattığı hikâyeleri dinlemek… Bu devinime dair etkileyici bir tarifi de var; şöyle söylüyor: “Kimi insanlar ateşe, ötekilerse havaya sahip. Ben böyle duyuyorum. Bir denge olmalı.”