03.07.2019
Yazı: Leyla Aksu
Kolaj: Sadi Güran
Besteci, müzisyen ve usta kontrbasçı Mats Eilertsen, yirmi yılı aşkın bir süredir çağdaş Norveç ve Avrupa caz sahnesinin en aranan isimlerinden, ECM ailesinin de vazgeçilmez iş birlikçilerinden bir tanesi. Eilertsen kariyerinin başından beri, projeden projeye sıklıkla beraber çalıştığı devamlı ortakları ve çoğalan yeni müzikal iş birlikçileriyle sayısız oluşuma imza attı. Ekim ayında 29. Akbank Caz Festivali kapsamında Mats Eilertsen Trio ile Akbank Sanat’ta sahne almaya gelmeden önce, kariyerinden satırbaşlarına ve bu yolda kurduğu başlıca müzikal ortaklıklara kısaca göz gezdiriyoruz.
Mats Eilertsen müzik eğitimine doğup büyüdüğü şehir olan Trondheim’da başladı ve ilk grubu olan Dingobats’i de daha konservatuarda öğrenciyken, caz programındaki akranlarıyla kurdu. Saksafonda Eirik Hegdal, gitarda uzun yıllar beraber çalışacağı Thomas Dahl ve bateride de Sverre Gjørvard’dan oluşan grup, 1990’lı yılların sonunda Norveç caz sahnesinde büyük heyecan uyandırmıştı. Eilertsen bunun ardından ise yine birçok projede beraber çalışacağı perküsyoncu Thomas Strønen, saksafoncu Iain Ballamy ve trompetçi Arve Henriksen ile daha deneysel, ambient bir ton yakaladığı doğaçlama dörtlü Food’a el uzatarak grubun ilk dört yayınında yer aldı.
Fakat Eilertsen Food ile çalışmalarına devam ederken, bir yandan da saksafoncu Håkon Kornstad’ın trio’suyla beraber sahne almaya başladı ve uzunca bir aradan sonra geçtiğimiz son birkaç yıl içerisinde bu ödüllü iş birliğine yeniden döndü. Bu deneyimin ardından 2004’te ECM macerasına başlayan Eilertsen, eski grup arkadaşı Thomas Strønen’in başını çektiği doğaçlama oda cazı grubu Parish ve gitarist Jacob Young’ın plak şirketi için çıkışı olan Evening Falls albümünde boy gösterdi. O zamandan günümüze de efsanevi plak şirketinin kataloğunda sıkça belirerek, Tord Gustavsen Ensemble’dan Yelena Eckemoff, Mathias Elck, Trygve Seim, Wolfert Brederode ve Nils Økland’a, birbirinden farklı birçok isimle beraber çalıştı.
Tonunun sıcaklığı ve müziğe olan egosuz yaklaşımıyla tanınan sanatçı, solo çalışmalarıyla da klasik müzik ile cazın buluştuğu kesitte de gittikçe özgün bir rota çizmeye devam ediyor. Bu doğrultuda, Eilertsen 2005 yılında viyolonselist Ernst Reljseger, saksafoncu Fredrik Ljungkvist ve perküsyonda da yine Thomas Strønen ile Turanga dörtlüsünü kurdu ve kendi adlarını taşıyan ilk albümle grup lideri olarak çıkışını gerçekleştirmiş oldu. Besteci olarak hünerlerini dinleyicilerle artık daha da sık paylaşmaya başlayan sanatçı, bunu 2008’de Flux adlı yayınıyla takip etti ve hem başını çektiği Mats Eilertsen üçlüsü, hem de Skydive üçlüsünü bu dönemde bir araya getirdi.
Yakın zamanda müziğinde daha akışkan ve melodik bir yön bulan Eilertsen, ECM için kendi çıkışını ise 2016 yılındaki Rubicon ile yaptı. Vossajazz Festivali tarafından teşvik edilen ve Manfred Eicher’in prodüktörlüğünde kaydedilen bu albümde sanatçı kalabalık bir yedilinin içerisinde yer aldı. Bunu takiben hazırladığı ikinci kayıt olan And Then Comes The Night (2019) ise onuncu yılını kutlayan Mats Eilertsen Trio ile kaydedildi ve dinleyenlere ince ve doğal bir müzik akışı içinde “beraberinde sürüklendikleri bir ruh nehri veya girdabı” sundu. Bugüne kadarki müzikal yolculuğunu değerlendiren Eilertsen, “Karanlıkta beraberimde taşımak istediğim müzikal fikirleri bulduğum, çok sayıda sapak ve sefer oldu. Bana öyle geliyor ki daha çalınacak çok fazla müzik var” diyor.