01.08.2018
Yazı: Cem Kayıran
30 Nisan Dünya Caz Günü'nün ardından, önümüzdeki on hatta yirmi yılda caz sahnesinde yapacaklarına tanıklık etmek için sabırsızlandığımız genç müzisyenlerden on tanesini kısa kısa mercek altına aldık. Listemizde Shabaka Hutchings, Trombone Shorty ve Cécile McLorin Salvant gibi isimlerini hâlihazırda ikonik müzisyenlerin arasına yazdırmış müzisyenlerle birlikte Adam O’Farrill, Alexandra Ridout ve Moses Boyd gibi karakteristik yaklaşımlarıyla heyecan uyandıran isimler bulunuyor.
Adam O’Farrill
Efsanevi besteci Chico O’Farrill’in torunu, Grammy ödüllü piyanist ve besteci Arturo O’Farrill’in de oğlu olan Adam O’Farrill, hâliyle kendini hızlı bir şekilde sahnelerde buldu. 2010’ların başlarında ağabeyi Zack O’Farrill’le iki albüm yayımlayan Adam, sekiz yaşında çalmaya başladığı trompetiyle şimdiden birçok efsaneye de eşlik etti. Babasının çeşitli kayıtlarının yanı sıra Rudresh Mahtappa, Gabriel Zucker, Mulatu Astatke, Vijay Iyer ve Steve Lehman gibi isimlerle stüdyo ve sahnelerde yolu kesişen Adam O’Farrill’in liderliğini üstlendiği quartet’iyle yayımladığı albümlerinde, ailesinden gelen Afro-Kübalı birikimi ve Meksika müziklerinin etkisi hissediliyor.
Moses Boyd
Şu sıralar dünyayı kasıp kavuran İngiliz yeni dalga caz müzisyenlerinden biri olan Moses Boyd, davul çalışında birçok farklı stili ve etkileşimi harmanlıyor. Müziğini dans pistlerine uygun bir caz olarak kurgulamak isteyen Boyd’un en önemli ilham kaynaklarından biri Gilles Peterson. Floating Points projesiyle tanınan prodüktör Sam Shepherd’ı akıl hocası olarak gösteren Boyd, yaptığı ilk kayıtları Shepherd’la paylaştıktan sonra kariyerinde beklenmedik bir ivmeyle karşılaşıyor. Dünyanın dört bir yanında DJ setlerinde Boyd’un şarkılarına yer vermeye başlayan Shepherd sayesinde müziği geniş kitleler tarafından dikkat çekmeye başlayan Boyd’u, şimdiye dek Lonnie Liston Smith, Little Simz ve Four Tet gibi sıradışı müzisyenlerle birlikte dinledik.
Meilssa Aldana
Şilili müzisyen Melissa Aldana da ailesi dolayısıyla müzikle iç içe bir hayat yaşayanlardan. Ünlü tenor saksafoncu Marcos Aldana’nın kızı olan Melissa, altı yaşında babasından bu enstrümanı kendisine öğretmesini istemiş. İlk olarak Charlie Parker kayıtlarıyla bu müziğe merak salan Aldana, kısa sürede kendi müziğini üretmeye ve Santiago’da çeşitli orkestralara liderlik etmeye başlamış. Berklee College of Music’e burslu olarak giren ve burada önemli müzisyenlerle çalışan Aldana, mezuniyetinin ardından akıl hocası George Coleman’la çalışmalarını New York’ta sürdürmüş. 24 yaşında yıldızlarla dolu bir jüri tarafından Thelonious Monk International Jazz Saxophone Competition ödülüne layık görülen Aldana, Crash Trio ile albümler yayımlamaya devam ediyor.
Shabaka Hutchings
Yeni neslin en üretken müzisyenlerinden biri olan Shabaka Hutchings, Karayip asıllı İngiliz bir saksafoncu ve orkestra lideri. 2014 yılında Sun Ra Arkestra’ya katılan müzisyen, Orlando Julius’tan Jack DeJohnette’e birçok efsaneyle aynı sahneyi paylaştı. Başta Sons of Kemet ve Comet Is Coming ve Melt Yourself Down’la caz müziği farklı uçlarla kesiştimeye devam eden Hutchings, arayışlarına ve dinleyicilerini şaşırtmaya uzun süre devam edecek gibi görünüyor.
Femi Koleoso
Hutchings gibi Londra caz sahnesinin son dönemdeki heyecan verici isimlerinin başında gelen Femi Koleoso, özellikle Afrobeat dinleyicilerinin favori davulcularından biri oldu bile. Koleoso, başta davulcusu olduğu Ezra Collective olmak üzere, Nubya Garcia, Camilla George ve Jorja Smith gibi isimlere eşlikçi olarak gerçekleştirdiği performanslarıyla, şimdiden “Canlı izlenmesi gereken müzisyenler” listelerinde kendine yer buluyor. Genç müzisyen, bir röportajında hayatındaki tek amacın tüm kalbiyle müziğe hak ettiği itibarı vermek olduğunu dile getiriyor.
Eldar Djangirov
Kırgızistan doğumlu piyanist Eldar Djangirov, çocuk yaşta taşındığı ABD’deki caz sahnesinde bir “harika çocuk” olarak tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Henüz 18 yaşında Sony Music’le sözleşme imzalayan ve piyasaya beş albüm çıkartan Djangirov, bu albümlerden biriyle Grammy adaylığı da kazanmıştı. Yetenekleri ve müziğe olan hakimiyetiyle şimdiden Dave Brubeck, Thelonious Monk ve Keith Jarrett gibi isimlere benzetilen Djangirov, çağımızın en dikkat çekici genç müzisyenlerinden biri.
Cécile McLorin Salvant
Fransız bir anne ve Haitili bir babanın çocuğu olarak Miami’de dünyaya gelen Cécile McLorin Salvant, henüz sekiz yaşında Miami Choral Society’de şarkı söylüyordu. 2009 yılında ilk solo albümü Cécile’i yayımlayan müzisyen, bir sonraki yıl Thelonious Monk Jazz Vocal Competition’ı kazandı. 2013 yılında kendisine ilk Grammy adaylığını getiren WomanChild’la ABD’de de kendini ispat eden Salvant, Mack Avenue etiketiyle raflara sürülen ikinci albümü For One To Love’la ilk Grammy’sini eve götürdü. Salvant’ın son albümü olan Dreams and Daggers, efsanevi salon Village Vanguard’da canlı olarak kaydedildi.
Peter Edwards
2015 yılında Parliamentary Jazz Awards’ın “Newcomer of the Year” ödülünü kazanan Peter Edwards, kariyerinin ilk yıllarında Abram Wilson Quartet, Mica Paris ve Zara McFarlane gibi önemli isimlerle çalışma şansı yakaladı. 2010 yılında kendi piyano trio’sunu kuran ve ilk EP’si Jazzlotion’ı yayımlayan Edwards, 2013 yılında aynı üçlüyle Safe and Sound albümüynü kaydedip aralarında Guardian ve MOJO’nun da bulunduğu prestijli mecralarda kendine yer buldu. İkinci uzunçaları A Matter of Instinct’le yeni neslin en önemli müzikal dehalarından biri olduğunu ispatlayan Edwards, geçtiğimiz yıl İngiltere’deki New Music Biennial’ın görevli bestecisi oldu.
Alexandra Ridout
Dokuz yaşında trompet çalmaya başlayan Alexandra Ridout, çocukluk yıllarında birçok orkestrada yer aldı. Beş yıl sonra The Royal Academy of Music’in Junior Departmant’ına davet edilen Alexandra Ridout’un isminin dünya genelinde duyulması ise 2016 yılına denk geliyor. Henüz 17 yaşında, BBC’nin “Young Jazz Musician” (Genç caz müzisyeni) ödülüne layık görülen Ridout, söz konusu yarışmanın jürisini hem müzisyenliği ve müziğe yaklaşımı hem de Blues’la kurduğu karakteristik ilişkisiyle etkilemiş.
Trombone Shorty
1986 yılında neredeyse tamamı müzisyen olan bir ailenin çocuğu olarak New Orleans’ta dünyaya gelen Troy Andrews, şimdilerde Trombone Shorty mahlasıyla müzikal birikimini farklı dehlizlerden etkileşimlerle bir araya getirmekle meşgul. Çocukluk yıllarında bir caz trompetçisi olan ağabeyi James “12” Andrews rehberliğinde cazla ilgilenmeye başlayan Troy, daha önceki mezunları arasında Harry Connick Jr. ve Wynton Marsalis gibi isimlerin bulunduğu New Orleans Center for the Creative Arts’ta eğitim aldı. Sonrasındaysa birbirini takip eden onlarca işbirliği, Verve’den Blue Note’a ilham verici plak şirketlerinden yayımlanan albümler ve prestijli ödüller… Trombone Shorty’nin şimdiye kadar birlikte sahne aldığı ya da stüdyoda birlikte çalıştığı isimlerden birkaçını sıralamak, ne denli geniş bir müzikal skalada üretim yaptığını gözler önüne serecektir: Lenny Kravitz, The Lincoln Center Jazz Orchestra, Raphael Saadiq, The Preservation Hall Jazz Band, Mark Ronson.