04.03.2020
Yazı: Ekin Sanaç
Bu sene 50. yılını kutlayan, yenilikçi yaklaşımlarıyla caz tarihine derin çentikler atan 1970 tarihli unutulmaz albümlerden beşini hatırlayalım.
Miles Davis – Bitches Brew
1971’de En İyi Büyük Caz Topluluğu Albümü dalında Grammy’e layık görülen Bitches Brew, kariyerinde 20 yılı aşkın süreyi geride bırakmış olan 41 yaşındaki Davis’in bir önceki albümü In A Silent Way’deki yaklaşımını alarak yepyeni bir zirveye taşıdığı, epik bir çalışma. Bitches Brew’un fusion adına icat ettiği yaklaşımın temelinde, ritim oluşumunda iki basçı ve iki ila üç davulcunun yer alması ve onlara iki ila üç klavyeci ile bir perküsyoncunun eşlik etmesi yer alıyor. Yoğun Jimi Hendrix etkileşimleri taşıyan çalışma, geleneksel caz yaklaşımından farklı olarak rock temelli emprovizasyonlara dayalı aranjmanlarla can alıcı formunu buluyor. Cazın seyrini değiştirmiş bir başyapıt olmasının yanı sıra rock ve funk müzisyenleri üzerindeki etkisi de yadsınamaz.
Freddie Hubbard – Red Clay
Red Clay, efsanevi trompetçi Freddie Hubbard’ın Blue Note ve Columbia etiketleri aracılığıyla yaptığı bir dizi yayının ardından ünlü CTI şirketi için kaydettiği ilk çalışma olma özelliğini taşıyor. Peş peşe üç günde kaydedilen Red Clay, Freddie Hubbard’ın Herbie Hancock, Ron Carter, Joe Henderson ve Lenny White eşliğinde çeşitli maceralara atıldığı ve keşiflere çıktığı, benzersiz bir anlatıya sahip. Groove odaklı yaklaşımlarıyla Hubbard’ın ilerleyen yıllarda imzası haline gelecek tınılarının başlangıcına işaret eden Red Clay, aynı zamanda CTI’nın ilerleyen günlerdeki tavrını belirlemede ve 70’lerin yetiştireceği trompetçilerin zihnini açmada muazzam tesirli olmuş bir cevher.
Stanley Turrentine – Sugar
Sugar da tıpkı Freddie Hubbard’ın Red Clay’i gibi, 50’ler itibariyle soul jazz alanında görkemli üretimlerde bulunan saksafon üstadı Stanley Turrentine’in Blue Note etiketli albümlerinin ardından CTI için yaptığı ilk kayıt olarak öne çıkıyor. Başta George Benson, Lonnie Liston Smith, Freddie Hubbard, Ron Carter, Butch Cornell ve Billy Kaye olmak üzere, yıldızların eşliğinde kaydedilen Sugar, derinlemesine soul ve blues etkileşimleriyle dinleyiciyi alıkoyduğu sıcacık dünyanın içinde sarıp sarmalıyor ve aynı zamanda Turrentine’i de ana akıma taşıyan kayıt olma özelliğini taşıyor.
Alice Coltrane – Journey in Satchidananda
Alice Coltrane’in kariyerinin bu dördüncü albümü ismini ve ilhamını 1969 tarihinde Woodstock’un açılış konuşmasını üstlenen yoga gurusu Swami Satchidananda’nın öğretilerinden alıyor. Satchidananda’nın öğrencilerinden olan Alice Coltrane’in arp ve piyanosunun odakta yer aldığı albüm, cazı Afrika ve Ortadoğu’dan etkileşimler ve sanatçının büyük ilgi duyduğu klasik Hint müziğiyle harmanlıyor. Ona eşlik edenler arasında ise Pharoah Sanders, Cecil McBee, Charlie Haden, Vishnu Wood, Majid Shabazz ve Rashid Ali bulunuyor. Dinleyiciyi deneysel cazın heyecan verici kıvrımları arasında hissettiren, zamanın ötesinde bir albüm.
Bill Evans – Alone
1970 senesinin başlarında yayınlandığı düşünülen Alone, Bill Evans’ın ilk solo piyano albümü olma özelliğini taşıyor. 1980’de hayata veda edene kadar basta Scott La Faro ve davulda Paul Motian’a yer veren Bill Evans, triosunun yanı sıra çeşitli duo projelerle de dinleyici karşısına çıkmıştı. 13. Grammy Ödülleri’nde En İyi Caz Performansı (Solo veya Küçük Grup) dalında Grammy’e layık görülen Alone ise caz severlere Evans’ın piyanoda tek başına güçlü performansını dinleme fırsatı sunduğu için çok özel bir yere sahip. Kulak verirken büyük dikkat isteyen Alone, aynı zamanda her dinlemede ruha yeni ve heyecanlı nefesler üfleyebilen bir albüm.