06.12.2017
Yazı: Haluk Damar
İllüstrasyon: Saydan Akşit
John Coltrane'in en etkileyici yılları hangi plak şirketi altındaydı?
Bu soru günümüz cazının en önemli cazibe merkezlerinden birisi. Verilen cevaplar genel olarak Impulse ve Prestige etrafında kanıtlanmaya çalışsa da gözlerden kaçan çok önemli bir detay aslında Coltrane'in 60'lı yılların ikinci yarısında kolay erişilebilir bir müzisyen olmaya sırtını dönmesi sonrasında kendisinde keşfettiği yaratıcılığın mükemmelliğidir. Bu yaratıcılığın en önemli kazanımlarından birisi ise hiç şüphesiz 1974 tarihli Interstellar Space albümüdür.
Coltrane, etki ettiği alan oldukça geniş olduğundan incelemesi çok güç bir müzisyen. Ama bu sene 50. yılı kutlanan Interstellar Space'in ne derece ilham verici bir albüm olduğunu anlamak oldukça kolay. Bunun için 1970 sonrası ortaya çıkan müzikal yaratımlara, tür ayrımı yapmadan göz gezdirmek yeterli olacaktır. Harika rock’n roll'un kapılarını çalan bu serbest caz başyapıtını, MC5 ve The Stooges'a ilham kaynağı olarak hayal edebiliyor musunuz?
Interstellar Space'in temel güç kaynaklarından bir tanesi albümde davulları çalan Rashied Ali. Coltrane'in albümün Saturn parçasının başında Ali'ye tanıdığı solo imkanı da bu tespitimi kanıtlıyor. Burada düşülmemesi gereken en önemli hata albüm genelinde Rashied Ali'yi Coltrane'in efsanevi davulcusu Elvin Jones ile kıyaslamak olur. Çünkü bu albüm özelinde Coltrane'in ihtiyaç duyduğu davulcu özelliği kendisine meydan okuyacak değil, kendisini takip edecek bir davulcudur. Interstellar Space’ın kaydı sırasında Coltrane'in müzikalitesini uçurumun kenarına kadar zorladığını göz önüne alırsak Ali'nin ne kadar harika bir iş başardığının da kolayca farkına varmış oluruz.
Interstellar Space'in ilham kaynaklarından birisi de Coltrane'in A Love Supreme albümünün gölgesinden sıyrılma çabasıdır. Bunun için uzaya gitmeye karar vermesi ise müzik tarihi için harika bir kazanımdır. Çok yönlü müziği keşfedebilmenin haritasını bu caz başyapıtı ile yayımlamış olan Coltrane, bir avangart kahin olarak günümüze ışık tutmaya devam ediyor.
Coltrane'in ölmeden önce kaydettiği son birkaç albümün (1965 - 1967) kendi ruhani yolculuğunda daha önce karşılaşmadığımız bir duygusal ifade biçimi olduğu su götürmez bir gerçek. Hint ve Afrika müziğini keşfetmesi ile başlayan bu süreç çok özgürleştirici bir yaratıcı dil bulması ile sonlanmıştır. Interstellar Space albümü de ifade edilemez olanı aramanın peşine düşmüş birçok müzisyen için bir başvuru kaynağıdır.
Bu yol haritasını en ilerici biçimde kullanmış müzisyenleri düşünürsek, ifade edilmesi zor olana bir ifade biçimi getirebilme uğraşısının, müzisyeni nasıl yaratıcı noktalara götürebileceğini daha kolay anlamış oluruz. Mesela, efsanevi elektronik müzik ikilisi Pan Sonic'in, yakın zamanda kaybettiğimiz yarısı Mika Vainio, Interstellar Space'i "grindcore jazz" olarak değerlendirmiştir.
90'lar yer altı sahnesinin global hükümdarı J Dilla belki de Interstellar Space'in ruhani tarafını en ilham verici şekilde yansıtan müzisyendi. Bir Coltrane hayranı olan Dilla, kariyerinin zirvesindeyken amansız bir hastalığa yakalandı. Daha önce kaydettiği bir parçasında Is that real (Bu gerçek mi?) kısmını ölümcül hastalığa yakalandıktan sonra çıktığı bir sahnede Is death real? (Ölüm gerçek mi?) olarak revize etmesi Interstellar Space albümünün ruhani tarafının en özel yansımalarından birisidir.
Yeni kuşak yaratım skalasının bu albüme en çok gönderme yapan sanatçısı ise Flying Lotus'dur. Çok dikkatli ve adanmış bir caz dinleyicisi olan Fly Lo, Coltrane'in Interstellar Space albümünü sadece bir müzikal konsept olarak ele almamış, bu albümü felsefi olarak da jenerasyonuna uygulamıştır. Kanıtı mı? Flying Lotus'un sahibi olduğu plak şirketinden albüm yayımlayan sanatçılara ve bu sanatçıların müziğe getirdikleri yeniliklere bakmak bu önermeyi kanıtlamak için yeterli olacaktır. Kamasi Washington, Thundercat, Gaslamp Killer ve elbette bu grubun yakın çalışma arkadaşı Kendrick Lamar.
50. yılında Interstellar Space ağır, vahşi, sıkı ve belki de en önemlisi harika performansları bünyesinde barındıran bir albüm olarak hala ışıldıyor. Ayrım gözetmeksizin kültürün her çatlağına sızmış olan bu sanatsal başyapıt için asla "kaos" önermesini kullanmadığıma dikkatinizi çekmek isterim.