28.01.2021
Yazı: Merdan Çaba Geçer
Charlie Parker efsanesine saygı duruşu niteliğindeki Clint Eastwood filmi Bird, Diana Ross'un Billie Holiday’e hayat verdiği Lady Sings the Blues, Don Cheadle’ın Miles Davis’i yakın plana aldığı rüya projesi Miles Ahead, Oscar ödüllü bir Jamie Foxx performansı içeren Ray… Sinema tarihi cazın unutulmaz isimlerini odağına yerleştiren sayısız biyografiyle bezeli olsa da, 70. senesine giren Michael Curtiz filmi Young Man with a Horn’un (1950) bu kategoride özel bir yeri var: ilk defa kişisel yaşamı trajedilerle çevrili bir müzikal deha, büyük bütçeli bir Hollywood prodüksiyonunun merkezindeydi.
Kornet ve trompet icracısı, caz piyanisti ve besteci olan Bix Beiderbecke; genç yaşında inanılmaz bir üne kavuşmasının ardından 1931’de, henüz 28 yaşında hayatını kaybetmişti, malum. Young Man with a Horn’un hikâyesi genel anlamda, Louis Armstrong ve Muggsy Spanier ile birlikte 1920'li yılların en etkili virtüözlerinden olan Beiderbecke'nin hayatına ve müziğine dayanmakta. Gerçi filmin tam olarak biyografi kodları taşıdığını söylemek de zor bir yandan; “serbest bir uyarlama” daha doğru bir tanım.
Dorothy Baker'ın 1938'de yazdığı aynı adlı Beiderbecke biyografisinden esinlenmiş olmasına rağmen ABD'li caz yazarı ve akademisyen Scott Yanow, filmin onun yaşamıyla alakası olmadığını ve biyografik materyallerin keyfi olarak kullanıldığını söylüyor örneğin. Final de -belki dönemin gişe kaygıları gereğince- oldukça farklı bir sonla noktalanmakta. Yine de kurgusal trompetçimiz Rick Martin’in çete liderleriyle yaptığı kavgalar, Chicago'dan New York'a geçiş süreci, alkolizmle olan savaşı oldukça tanıdık.
Beiderbecke’in kurgusal tahayüllü olarak Rick Martin karakteri
Henüz küçük bir çocukken, bir tefeci dükkanında trompet görmesiyle başlıyor Rick Martin’in serüveni. Caz kulüplerinin önünden geçerken aklını başından alan melodiler, pencere pervazından kafasını uzatmasına ve hayatının değişmesine önayak oluyor. Renklerin ABD halkını keskin sınırlarla ayrıştırdığı bir dönemde, siyah bir müzisyen olan Art Hazzard, meraklı çocuğa ilk trompetini hediye ediyor. Hazzard’ın ellerinde yetişen Rick’in büyüdüğünü, başroldeki Kirk Douglas’ın suretine büründüğünü görüyoruz.
Trompetin hiç işitilmemiş, en yüksek notasına ulaşma hayali devam etse de geçimini sağlamak için beyaz orkestralarda iş bulmak zorunda artık. Ancak pek de uyum sağlayabilen biri değil; doğaçlamaya olan tutkusu, her seferinde başını belaya sokmakta. Öte yandan iş arkadaşları, onun Art Hazzard ve grubuyla takılmasını istemiyor. Cazın ana vatanlarından New Orleans'ta üretim yapan siyahlar ve popülist dans orkestralarının üyeleri beyazların tezatlıkları, filmin tam kalbinde yatmakta.
Piyanist Smoke Willoughby ve Doris Day’in hayat verdiği caz vokalisti Jo Jordan’ın yanı sıra, öyküye tam bir femme fatale arketipi olan Amy North (Lauren Bacall) dâhil oluyor. Müziğinden hoşlanmayan, onun kariyeriyle ilgilenmeyen bu gizemli kadına duyduğu aşkın yanı sıra arzuladığı notaya bir türlü ulaşamaması, biricik ustası Hazzard’ın vefatı; Martin için sonun başlangıcına, alkolizmle olan savaşına işaret ediyor.
Gizli kahramanlar: Harry James ve Hoagy Carmichael
1950 senesinde, The New York Times’da yer alan bir kritikte Young Man with a Horn için şöyle denmekte: “Filmin görünmez kahramanı; Rick Martin’in biricik trompetinden çılgınca, ümitsizce ve arayış içinde dökülen heyecan verici müziğin sahibi, yaşlı maestro Harry James. Film müziğinin tamamlayıcı bir unsurdan öte olduğu durumlardan biri var burada: Müzik, filmin ruhu.”
Sahiden de film, gücünü büyük anlamda kulağımıza çalınan caz parçalarından almakta. Rick Martin’in trompet sahnelerini icra eden Harry James’in -her ne kadar kişisel yaşamı itibariyle övgüyle anılmasa da- filme olan katkıları inkâr edilemez. Dönemin en meşhur trompetçilerinden olan, oyunculuk kariyeriyle de tanınan James, aynı zamanda danışman olarak da sette yer almış; enstrümanın kulanımı hakkında Kirk Douglas’a yönlendirmelerde bulunmuş. Filmdeki icraların yer aldığı soundtrack albümünün, o dönem Billboard listesinin en üst sırasına kadar tırmandığını belirtelim.
Bir başka önemli müzisyen olan, meşhur piyanist/söz yazarı Hoagy Carmichael’a da değinmek zaruri. Bix Beiderbecke'in gerçek hayattaki dostu ve müzikal ortağı olan isim, hem yapımın oyuncu kadrosunda yer almış hem de müzisyen hakkında çeşitli ipuçları vererek Douglas'ın performansını geliştirmesinde yardımcı olmuş. Filmde Martin’in en iyi arkadaşı Smoke’u canlandırıyor, yer yer dördüncü duvarı yıkarak seyirciye onun hakkında bilgiler veriyor.
Young Man with a Horn ekranı Hoagy Carmichael’ın monoloğuyla, bizlere yönelttiği şu cümlelerle karartıyor: “Rick anlaşıIması çok zor bir adamdı. Ve uzunca bir süre, o da kendisini anlamamıştı. Lakin yaşama arzusu büyük bir öğretmendir. Her şeyin bir trompetle söylenemeyeceğini öğrendi. Belki de bu yüzden Rick, önce insan olmayı başarmak için yola çıktı; sonra da, müzisyen olmayı. Ne müzisyen ama!”
Bu cümleleri yukarılarda bir yerlerde Bix Beiderbecke de duyuyordur belki, kim bilir…