07.03.2019
Yazı: Sami Kısaoğlu
Kolaj: Sadi Güran
Caz müziğin bir asrı geride bırakan tarihi boyunca, cazın kimi kadın kahramanlarının geride bıraktıkları miras, gerek sivil ve toplumsal haklar bağlamında gerekse bu türün müzikal gelişimi açısından ayrıcalıklı bir önem taşır. Politik ve bireysel özgürlükler, kadın - erkek ilişkileri, cinsiyet ayrımcılığı vb. konular caz tarihinde kimi kadın müzisyenlerin yaşamları boyunca hem kimliklerin hem de sanatlarının ayrılmaz bir parçası oldu. Mücadele eden, bir anlamda kabul edilme ve var olma savaşı veren bu isimlerin sergiledikleri politik tavır kadar insanlık tarihine bıraktıkları müzikal mirasta bugün kuşaktan kuşağa aktırılmaya devam ediyor. Trombon virtüözü, besteci ve aranjör kimliklerinin yanı sıra erkeklerden oluşan bir orkestraya kabul edilen ve cinsiyet ayrımcılığı, kadına şiddet konularında mücadele veren Melba Liston, bestelediği şarkılarda politik anlamda özgürlük talebinde bulunan Afrikalı Amerikalılara uygulanan ayrımcılığı kıyasıya eleştiren piyanist, ses sanatçısı ve besteci Nina Simone, çalıştığı orkestranın turne otobüsünü kullanmanın yanı sıra şoförlüğünü yaptığı orkestranın sahnede çaldığı eserlerin düzenlemelerini yapan fakat sahneye çıkması uygun görülmeyen piyanist ve besteci Mary Lou Williams, büyük bir kısmı 1960'ların Amerika’sındaki sivil haklar hareketini odağına alan 20 solo albüm kaydeden müzisyen ve oyuncu Abbey Lincoln ve Afrikalılara karşı yapılan Amerikan ırkçılığını eleştirmek adına 1937'de yazılmış Strange Fruit isimli şiiri 1939'da ilk kez şarkı formunda seslendiren Billie Holiday. Kuşkusuz tüm bu isimler ve daha niceleri sadece caz müzik tarihinin akışını değiştiren portreler olarak değil aynı zamanda toplumsal yaşamın uygarlık çıtasını uzaklara taşıyan portreler olarak ta daha uzun yıllar hatırlanmaya devam edecek.