19.02.2020
Yazı: Cem Kayıran
2010’ların ikinci yarısıyla birlikte şaha kalkan ve dünyanın dört bir yanında yankı uyandıran Londra merkezli yeni nesil caz akımı, çok sağlam temeller üzerine inşa edilmiş, hatta önceki jenerasyonların yaptıklarının doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmış bir hareketlilik. Londra’da 1990 yılında hayat bulan üç ayrı oluşum, istikrarlı çalışmaları ve ilham verici vizyonlarıyla bu akımın öncüsü oldu şüphesiz. Bu sene 30 yaşını kutlayan bir mekân, bir plak şirketi ve bir radyo istasyonuyla, Londra’da caz sahnesinin yapı taşlarına bir bakalım.
Jazz Cafe
500 kişilik bir konser salonu olan Jazz Cafe, şehrin önemli kültür merkezlerinden Camden’ın göbeğinde konumlanıyor. 1990 yılında kapılarını açan mekân, bir süre Live Nation bünyesinde faaliyet gösterdi. Kulübün sahibi Steve Ball’un bu organizasyonda Jazz Cafe’ye yeterince özen gösterilmediğini hissetmesiyle bir dönüşüm geçiren mekân, yeni vizyonuyla müzik sahnesinde ikonik bir yer edindi. Jazz Cafe sahnesinden Amy Winehouse’dan Ahmad Jamal’a, Pharoah Sanders’tan Don Cherry’ye yüzlerce efsane isim geçti. Yazının girişinde bahsettiğimiz şehirdeki yeni nesil caz akımının da başlıca merkezlerinden biri olan Jazz Cafe, cazın yanı sıra reggae, hip hop, neo-soul gibi türlerden de hem kendini ispat etmiş isimlere hem de yeni nesil yeteneklere kapısını açıyor.
Ninja Tune
Kendini bir müzikal yaklaşımla özdeşleştirmiş, neredeyse başlı başına bir janr halini almış bir plak şirketi Ninja Tune. Londra’da 1990 yılında Coldcut grubunu oluşturan Matt Black ve Jonathan More tarafından kurulan bağımsız etiket, şüphesiz ki yakın dönem müzik tarihinin en ilham verici oluşumları arasında. Elektronik, caz, trip-hop gibi titreşimlerle hayat bulan Ninja Tune kataloğunda Amon Tobin, Bonobo, The Cinematic Orchestra, Jaga Jazzist, Kid Koala, DJ Food, Blockhead ve Funki Porcini gibi yaratıcı isimlerle karşılaşmak mümkün. Zaman içinde farklı müzikal estetiklerin de peşine düşen Ninja Tune, distribütörlüğünü üstlendiği Big Dada ve Brainfeeder gibi plak şirketleriyle de dirsek temasını koruyor. Plak şirketinin titizlikle oluşturduğu çarpıcı görsel estetik de Ninja Tune’u özel kılan bir başka detay. Bir kültürü başlı başına var etmenin nasıl mümkün olduğunun en net örneklerinden biri olarak Ninja Tune’un otuz yılın sonunda hâlâ yeni ufuklara doğru genişlemesi çok fazla şey ifade ediyor.
Jazz FM
102.2 frekansındaki yayınına 4 Mart 1990’da Royal Albert Hall’da gerçekleşen bir Ella Fitzgerald konseriyle başlayan Jazz FM, şehrin tamamen caz kültürüne adanmış en nitelikli radyolarının başında geliyor. Yayın akışında caz standartları, blues, gospel, soul gibi türlere yer veren Jazz FM, yalnızca radyocular değil müzisyenlerin de program sunduğu bir radyo istasyonu. Radyoda program yapan isimler arasında Marcus Miller, China Moses ve Ian Shaw gibi müzisyenler var. 2013’te radyo tarafından düzenlenmeye başlayan Love Supreme Festival da her yıl genişleyerek düzenlenmeye devam ediyor. Love Supreme Festival’ın 2019 programında Chick Corea, Kamaal Williams, Snarky Puppy, GoGo Penguin ve Sampa The Great gibi isimler sahne aldı.