04.01.2019
Yazı: Leyla Aksu
1994 yılında, cazın efsanevi isimlerinden Louis Armstrong’un uzun yıllar boyunca eşi Lucille Wilson ile beraber yaşadığı evin bir müze olarak kurgulandığı Louis Armstrong Evi, artık dünyanın her yerinden caz severlere açık. Yeryüzünde tek bir sanatçıya adanmış en büyük arşivlerden biri olan bu özgün New York müzesi şimdiye kadar yalnızca randevuyla ziyaret edilebiliyordu. Şimdiyse bu eşsiz müzenin barındırdığı tüm eserler ve gizli hazineler parmaklarımızın ucunda.
1943 yılında Corona, New York’a taşınan Louis Armstrong ve eşi Lucille Wilson, müzisyenin 1971 yılındaki ölümüne kadar bu evde yaşadı. Evi New York şehrine bağışlayan Wilson, binanın eşinin yaşamını ve mirasını kutlayan bir müzeye dönüştürülmesini isteyince de Louis Armstrong Evi hayata geçirildi. Müze en son 2016 yılında, sanatçının mahalleye taşınmasının 75. yıldönümünü kutlamak üzere tüm koleksiyonlarını internete taşıyabilmek için uzun soluklu bir dijitalleştirme projesine koyulmuştu. Nihayet iki yılın sonunda geçtiğimiz Kasım ayında dijital arşiv görücüye çıktı.
Armstrong’un elli yılı aşkın, benzersiz kariyerinden eserlerle dolup taşan arşiv, kişisel eşyalar barındıran özel aile koleksiyonunun yanı sıra, daha önce görülmemiş binlerce fotoğraf, video, ses kaydı, mektup, gazete haberleri, Armstrong’un kişisel nota kağıtları ve dokümanlarıyla birlikte sanatçının kendi kesip hazırladığı kupürlerden oluşan albümler de yer alıyor.
Aralarında Louis Armstrong Eğitim Vakfı’nın eski başkan yardımcılarından Phoebe Jacobs ile Armstrong’un konser prodüktörü ve uluslararası tanıtımcısı Ernie Anderson’ın koleksiyonları da olmak üzere on iki farklı koleksiyondan oluşan arşivin en heyecan verici tarafı ise barındırdığı onlarca özel fotoğraf. Armstrong’un yakın arkadaşı, fotoğrafçı Jack Bradley’nin yakaladığı, ilk defa görülen kareler, Paul Studer’in lensinden Armstrong’ların evde, stüdyoda, sahne arkasında görüntüleri ve kaybolduğu sanılan ve yıllar sonra ortaya çıkan Maynard Frank arşivinden kareler, bunlardan yalnızca birkaçını oluşturuyor.
Kariyeri boyunca imajına, temsiline, müziğin değişen dalgalarına duyarlı, titiz bir koleksiyoncu olan Armstrong, kendisi hakkında yazılanları dikkatle takip etmekle kalmamış; birçok sohbeti ve röportajı da kendi kayda almış. Şimdi, dijital arşivin bir parçası olarak (Grammy ödüllü ses mühendisi Andreas Meyer’in de yardımlarıyla) Armstrong hayranları daha önce duyulmamış yüzlerce saati aşkın şarkı, sohbet, konser kaydı ve röportaja ulaşabiliyor.
Cazın en kalıcı yıldızlarından birinin mirasının yanı sıra Afro-Amerikan tarihinin de unutulmaz bir dönemini koruyan Louis Armstrong Evi, dijital arşiviyle Armstrong’un yıldızını yeni bir dönemde hayatta tutmaya devam ediyor.