06.11.2020
Müzisyen, besteci ve prodüktör olarak geride kalan 20 yılda Türkiye ve uluslararası caz sahnelerinde iz bırakan işlere imza atan Ozan Musluoğlu’yla kişisel üretimleri ve Akbank Caz Festivali’ne dair gözlemlerini konuştuk.
Röportaj: İpek Temizkan
İllüstrasyon: Saydan Akşit
Akbank Caz Festivali sahnesine ilk çıkışınızdan bu yana; kendinizde, müziğinizde, caz ortamında ve dinleyicide değişiklikler görüyor musunuz, biraz bahseder misiniz?
Ülkede caza olan sevgi ve ilgi son 20 yıldır çok güzel bir ivmeyle tırmanışta. Bunda festivallerin de kulüplerin de emeği çok büyük. Bu her açıdan mutluluk verici ama hâlâ yeterli değil. Her ülkede olduğu gibi bizde de ilgilenenlerin büyük bölümü dinlediği müzikle alakalı çok bilgili olmayabiliyor. Bilgili olanlar da çok ilgili olmayabiliyor. Biz yine elimizden geldiğince yolumuzda kimi görürsek bu büyük caz ailesine katıp ilerlemeye gayret ediyoruz.
Henüz öğrencilik yıllarındayken, müzik dünyasında adını duyurmayı başarmış ve o zamanlardan bugüne bir hayli yol almış bir sanatçı olarak, bugünün genç müzisyenleri için neler söyleyebilirsiniz? Onlara yol göstermek için ne gibi tüyolar verirsiniz?
Genç kuşak müzisyenleri beğenerek takip ediyorum. Onlar da farklı farklı stillerde kendilerini geliştirmek için çabalıyorlar. İşini ciddiye alanlar, hemen kendini belli ediyor ve abi / ablalarının yer aldığı projelerde göğsünü gere gere enstrümanını çalıyor. Bu gayet mutluluk verici... Çağımızın en büyük nimetlerinden internet, müzisyen olma yolundaki genç arkadaşlarımıza her türlü olanağı ayaklarına getirdiği için çok şanslılar. Tecrübelerimizi merak edenler olduğunda, sohbetler esnasında cepteki her şeyi paylaşmaktan da bir o kadar keyif alıyoruz.
Akbank Caz Festivali sayesinde keşfettiğiniz bir müzisyen oldu mu? Nerede, ne zaman dinlemiştiniz?
Akbank Caz Festivali farklı janrlarda da konserlere ev sahipliği yaptığı için hiç bilmediğim müzisyenleri keşfetmek ve sonrasında mercek altına alıp sıkı takipçisi olmanın da keyfini birçok kez yaşadım. Hatta sıcağı sıcağına, 2002’den ve 2019’dan iki örnek verebilirim:
Kim Clarke - "Defunkt"
Jorge Roeder - "Shai Maestro Trio"
Fatih Erkoç, Gökhan Özoğuz, Bora Uzer ve Şevval Sam gibi farklı müzikal disiplinlerden çok iyi bildiğimiz isimlerle aynı albümde çalışmıştınız. Kontrbas gibi “oyun kurucu” bir enstrümanın sanatçısı olarak, çeşitli müzik dinamiklerine alışkın sanatçılarla iş birliği içinde olmak sizin için nasıl bir deneyim?
Bahsettiğiniz isimlerin hepsiyle konser ve kayıtlarda aynı sahnenin tozunu yuttuk. Zaten bu albümün olayı da hikâyemin olduğu solistlerle ortak bir çatıda buluşmak ve cazı Türkiye dinleyicisine bir tık daha yakınlaştırmaktı. Klipleriyle de o dönemi yansıtan çok keyifli bir anı oldu hepimize.
Ray Brown’dan kalan “en iyi arkadaşlar” mirasından referansla; 2012’de ve 2015’te çıkardığınız, My Best Friends Are Pianists ve My Best Friends Are Vocalists albümlerinizin ardından ilerisi için “en iyi arkadaşlara” adanmış başka proje planlarınız var mı?
Aslında 2016’da “bass composers” olarak bir benzerini kaydettim ama hâlâ çıkaramadım. COVID-19 sonrası ilk fırsatta telifleriyle ilgilenip gün yüzüne çıkarmayı planlıyorum.
My Best Friends Are Vocalists albümünüzden video kayıtlarını bir DVD’de derlemiştiniz. Dönüp o videolara bakıp beş yıl geriye gittiğinizde, stüdyoda geçen o 48 saate dair en net neyi hatırlıyorsunuz?
O klipler iyi ki çekilmiş diyorum her defasında. Sevgili Batu Akyol’a bir selam sevgi yollamak istedim tekrar bu vasıtayla. 2 günlük kayıt maratonundan aklımda kalan en çılgın şey kayıt esnasında yaşadığımız deprem olabilir. Binayı boşaltıp bir süre verilen aranın ardından sistemlerin saçmalaması nedeniyle baya vakit kaybetmiştik. Sevgili Can Karadoğan'ın alternatif çözümler bulması sayesinde kayıtları sorunsuz gerçekleştirebilmiştik.
Son olarak, Türkiye’de caz sanatçılarının birbirini desteklemesi ve birbiriyle dayanışması düzleminde sizce Akbank Caz Festivali nasıl bir konuma sahip? 30. yıl albümü Dün, Bugün, Yarın bize Türkiye’deki caz kültürü için daha önce söylenmeyen neler söylüyor?
Akbank Caz Festivali, ülke cazında birleştirici bir misyona sahip. Bu tip projeler sayesinde yerli caz, kuşaklar farkı olmaksızın daha organik buluşmalar yapabiliyor. Sizin de dediğiniz gibi bireyler arası dayanışma iyi organizasyonlar tarafından desteklenir. Bu açıdan bakıldığında Akbank özellikle 30. yıl için düşündüğü projesi ile bu dayanışma ve iş birliğine ciddi bir fon sağlamış oldu. Maalesef COVID-19’un varlığıyla normal süreci ile ilerleyemeyen bu festivale belki de bundan daha iyi bir çözüm önerisi bulunamazdı. Bu sayede her yaştan ve janrdan çeşitli müzisyenler ve birbiri ile uzun süredir çalmayan eski beraberlikler de arşivlik bu plakta buluşmuş oldu.