28.01.2020
Yazı: Cem Kayıran
2020’lere başlarken, geride kalan on yılda dünya caz sahnesinde neler olup bitmiş bakalım istedik.
Esperanza Spalding “Yılın En İyi Yeni Sanatçısı” Grammy’sini kazandı
Bas virtüözü ve vokalist Esperanza Spalding, 2011 yılında Yılın En İyi Yeni Sanatçısı Grammy’sini kucakladı. Bunu yaparken Justin Bieber’ı geride bırakmış olması sosyal medyada büyük yankı uyandırsa da esas başarısı, bu ödülü kazanan ilk caz müzisyeni olmasıydı. Spalding sonraki yıllarda yayınladığı albümlerle üç Grammy daha kazandı.
İkonik isimlerden kayıp albümler gün yüzüne çıktı
2010’larda efsane müzisyenlerin miraslarının iyice genişlediği aşikâr. Caz tarihine dair anlatıların her daim baş kahramanlarından olacak John Coltrane ve Miles Davis’in seneler önce kaydedilip yayınlanmamış albümleri ilk kez paylaşıldı. Coltrane’in 1963’te McCoy Tyner, Jimmy Garrison ve Elvin Jones’tan oluşan dörtlüsüyle kaydettiği Both Directions at Once 2018’de; Miles Davis’in Tutu albümü için hazırlıklara girişmesiyle yarıda kalan Rubberband albümü de 2019’da yayınlandı.
Christian McBride, Newport Jazz Festival’ın sanat direktörü oldu
Dünyanın önde gelen caz festivallerinden Newport Jazz Festival, 2016 yılında Christian McBride’ın yeni sanat direktörlüğüne atandığını duyurdu. 1954’te başlayan festivalin kurucusu George Wein’ın ardından bu görevi üstlenen ilk isim olma onuruna erişen Grammy ödüllü müzisyen, 2017’de düzenlenen 63. Newport Jazz Festival ile birlikte festival ailesine katılmış oldu.
Londra’dan yayılan “yeni caz” titreşimleri
Caz tarihinde her dönemi farklı şehirlerle, ülkelerle özdeşleştirerek bir akış yakalamak mümkün. 2010’lar da şüphesiz ki yıllar sonra Londra’dan yayılan yeni nesil cazla anılacak. Şehrin güneyinden filizlenen, çoğu Londra’da müzik eğitimi almış müzisyenlerin başı çektiği bu akım, 2010’ların ikinci yarısıyla bile tüm dünyanın ilgisini çekmeye başladı. Nubya Garcia, Shabaka Hutchings, Moses Boyd ve Theon Cross gibi çok yönlü müzisyenlerin; avangart ve spiritüel cazdan ilham alarak başlattığı bu yeni caz rönesansının etkileri uzun yıllar sürecek gibi görünüyor.
Caz tarihinin efsanelerinden veda
2010’larda caz müziğin farklı dönemlerine iz bırakmış birçok önemli müzisyen de hayatını kaybetti. Birçok caz standardının bestecisi Dave Brubeck, Blue Note kataloğunun gediklilerinden Amerikalı efsanevî trompetçi ve vokalist Donald Byrd, serbest caz denince akla gelen ilk isim olan Ornette Coleman, soul ve gospel müziğin divası Aretha Franklin, flamenko ustası İspanyol gitarist ve besteci Paco De Lucia, fusion cazın en üretken figürlerinden Alphonse Mouzon, Kanadalı besteci ve trompetçi Kenny Wheeler; geride kalan on yılda aramızdan ayrılan caz müzisyenlerinden birkaçı.
2010’lara iz bırakan albümler
Dönemin bir özeti olarak hazırladığımız seçkide, yıllar sonra dönüp 2010’lara baktığımızda aklımıza öncelikli olarak gelecek kayıtları derledik.
Christian McBride Big Band – The Good Feeling
(2011, Mack Avenue)
Basıyla Freddie Hubbard’dan Eddie Palmieri’ye onlarca ikonik isme eşlik etmiş yetenekli müzisyen Christian McBride’ın bir big band lideri olarak kaydettiği ilk albüm olan The Good Feeling, kendisine Grammy Ödülü getirmişti. 70 dakikalık albüm, 17 kişilik orkestranın benzersiz uyumu ve McBride’ın birçoklarına göre kariyerinin kaydedilmiş en iyi performanslarından birine imza atmasıyla, 2010’ların en başarılı big band albümü oluyor.
Esperanza Spalding – Radio Music Society
(2012, Heads Up International)
Modern cazın 2010’lardaki başlıca kahramanlarından Esperanza Spalding’in dördüncü uzunçaları; soul, gospel ve big-band swing gibi disiplinler arasında ustalıkla dolanıyor. Grammy’lerden iki ödülle ayrılan Radio Music Society, Spalding’in bas gitardaki virtüözlüğünün yanı sıra usta işi hikâyeciliğiyle de bir başucu albümü.
Ambrose Akinmusire – The Imagined Savior Is Far Easier to Paint
(2014, Blue Note)
Amerikalı trompetçinin ikinci Blue Note albümü The Imagined Savior Is Far Easier to Paint, müzisyenin kompozisyon yetenekleri olduğu kadar prodüksiyondaki kusursuzluğuyla da benzersiz bir dinleyiş sunuyor. Yenilikçi, cesaretli ve baştan sona bütünlüklü bir albüm.
Kamasi Washington – Epic
(2015, Brainfeeder)
Birçok müzik otoritesi, 2010’lar caz sahnesini Epic’ten önce ve Epic’ten sonra olarak ikiye ayırıyor. Los Angeles çıkışlı Kamasi Washington, uzun yıllardır birlikte çaldığı müzisyenlerle topladığı birikimi, hem geleneklere sırtını veren hem de yeni bir yol çizen albümüyle taçlandırdı.
Sons of Kemet – Your Queen Is A Reptile
(2018, Impulse!)
Yeni nesil İngiliz caz akımının esas figürlerinden Shabaka Hutchings’in farklı projeleriyle 2010’larda yayınladığı ilgi çekici albümlerin sayısı onu rahatlıkla geçiyor. Your Queen Is A Reptile albümü; cazın Afrika kökenlerini keşfe çıkıyor, tarihe geçmiş kadın kahramanlara saygı duruşunda bulunuyor ve çok sesli, ritmik bir başkaldırıyı temsil ediyor. Dinleyenin üstünde uzun süre yoğun etkiler bırakan bir albüm.
2010’lar caz sahnesinde heyecan yaratan ve iz bırakan diğer albümlerden tavsiyelerimiz de şöyle:
Jason Moran – Ten (2010)
Omar Sosa & NDR Bigband – Ceremony (2010)
Branford Marsalis Quartet – Four MFs Playin’ Tunes (2012)
Robert Glasper Experiment – Black Radio (2012)
Preservation Hall Jazz Band – That’s It! (2013)
Fire! Orchestra – Exit! (2013)
Snarky Puppy – We Like It Here (2014)
The Souljazz Orchestra – Inner Fire (2014)
Maria Schneider Orchestra – The Thompson Fields (2015)
Makaya McCraven – In The Moment (2015)
Uyama Hiroto – Freeform Jazz (2016)
Vijay Iyer Sextet – Far From Over (2017)
Christian Scott aTunde Adjuah – The Centennial Trilogy (2017)
Nubya Garcia – Nubya’s 5ive (2017)
Bettye LaVette – Things Have Changed (2018)