04.03.2020
Yazı: Cem Kayıran
İllüstrasyon: Saydan Akşit
Berlin’de Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen ve cazla ilk olarak gençlik yıllarında bu şehirde tanışan Alfred Lion, ya da gerçek ismiyle Alfred Löw, 1937’de taşındığı New York’ta caz müzisyenlerinin kayıtlarını yayınlama hayalini kurduğunda, caz denince akla gelecek ilk etiketlerden birini yarattığının ne kadar farkındaydı bilmemiz mümkün değil. Bu hayalin gerçekleşmesini mümkün kılan da müzisyen, yazar, aktivist ve gazeteci Max Margulis’in maddi ve yaratıcı desteği oldu. İkiliye bir başka Almanya göçmeni olan fotoğrafçı Francis Wolff da katıldı ve bu hamle Blue Note’la özdeşleşen görsel estetiğin temellerini attı. 1939’da Meade Lux Lewis ve Abert Ammons’ın doğaçlama piyano kayıtlarını yayınlayarak faaliyetlerine başlayan Blue Note, geleneksel caz ve swing kayıtlarına odaklanmak üzere kurulmuş olsa da odağının modern caza dönmesi çok da uzun sürmedi.
Birçok müzik otoritesine göre bu yön değişiminin belirginleştiği kayıt 1947 yılında yayınlanan Thelonious Monk’un “Round Midnight” parçası. Yayınlandığı zaman kritikleri pek tatmin etmeyen bir kayıt olan “Round Midnight”, şimdi dönüp baktığımızda caz tarihinin sayılı standartları arasında yer edinmiş durumda. Monk’un beş yıl boyunca Blue Note’tan yayınladığı tüm kayıtlar için benzer yorum yapılabilir. 1940’ların ikinci yarısıyla birlikte Fats Navarro, Bud Powell ve Tadd Dameron gibi isimler de Blue Note kataloğundaki yerini aldı. 1950’ler ise dönemin genç yetenekleri olarak gösterilen Horace Silver ve Clifford Brown’ın kayıtlarıyla başladı. Belki de Blue Note sound’una karakterini verecek kayıt mühendisi Rudy Van Gelder’in 1953’te ekibe katılmasıyla birlikte plak şirketinin yükselişi iyiden iyiye ivmelendi. Van Gelder’in New Jersey’de ailesinin evinde bir odaya kurduğu stüdyosunda yaptığı kayıtlar, dönemin caz âleminde benzersiz bir dinleyiş deneyimi yarattı. İkonik müzisyen Herbie Hancock, yıllar sonra verdiği bir röportajda Rudy Van Gelder, Alfred Lion ve Frank Wolff üçlüsünün motivasyonunu şöyle özetliyor:
“Herhangi bir şekilde zincirlenmeden müziği ortaya çıkarabilmenin yolunu bulmak daimi arayışlarıydı. Hassas oldukları bu konu temel motivasyonlarıydı.”
1950’ler caz tarihinde blues, gospel ve caz geleneklerini kesiştiren, piyano ve saksafonu başrole taşıyan hard bop akımıyla özdeşleşmiştir. Hard bop akımının baş kalelerinden biri de şüphesiz ki Blue Note’tu. Jazz Messengers, Horace Silver ve Clifford Brown, hızla büyüyen bu akımın önemli figürleriydi. O dönem yeni olanın peşine düşen etiket; Donald Byrd, Hank Mobley, Lee Morgan ve Jackie McLean gibi onlarca müzisyenin kariyerlerinin ilk albümlerini yayınladı. John Coltrane, Sonny Rollins ve Cannonball Adderley’nin başyapıt olarak gösterilen albümleri de bu dönemde Blue Note kataloğunun en başarılı yayınları oldu.
1956’da albüm kapak tasarımları için ekibe katılan Reid Miles da etiketin imzası halini alan görünüşüne büyük katkılar sağladı. Miles rehberliğinde yeni bir grafik tasarım anlayışının hâkimiyetiyle alışılagelmiş fikir ve geleneklerin tamamen uzağında bir estetik benimsendi ve sonrasında Blue Note kataloğu, dinlemesi kadar bakması da keyifli bir hal aldı.
1960’lar Blue Note kataloğunda başta Wayne Shorter ve Herbie Hancock’un köşetaşı albümleri ile parlıyor. Dexter Gordon, Lee Morgan, Freddie Redd gibi müzisyenler de bu dönemin öne çıkan isimleri arasında. Ayrıca Blue Note’un kapsama alanını serbest cazla yeni ufuklara taşıdığı dönem de 1960’ların ortası. Cecil Taylor, Grachan Moncur III ve Larry Young, hard bop’la özdeşleşen Blue Note’un yayınladığı en avangart kayıtlara imza atmış müzisyenler arasında.
Blue Note’un kuruluşunun yukarıda özetini geçtiğimiz döneminden öne çıkan albümlerden bizim birkaç tavsiyemiz ise şöyle:
Horace Silver - Horace Silver and The Jazz Messengers
(1956)
Horace Silver’ın orkestra lideri olarak yayınladığı ilk Blue Note albümü. Başlı başına bir klasik olan albüm aynı zamanda Horace Silver’ın kariyeri boyunca devam edecek quintet formatıyla kaydedilmiş ilk uzunçalar olma özelliği taşıyor. Albümün en büyük yankı uyandıran şarkılarından “The Preacher” da efsanelere göre Alfred Lion ve Horace Silver arasında gerilimlere sebep olmuş. Şarkının “fazla eski usul” olduğunu düşünen Lion’ı “The Preacher” olmadan albümün yayınlanmasına izin vermeyeceği tehditleriyle ikna etmiş Horace Silver. Müzisyenin Francis Wolff’un kamerasına verdiği pozunu gördüğümüz kapağı da albüm kadar efsanevi bir konumda bulunuyor.
Cannonball Adderley - Somethin’ Else
(1958)
Miles Davis, Art Blakey, Hank Jones, Sam Jones ve Cannonball Adderley… Davis’in kariyerinde 1955’ten sonra epey nadir gördüğümüz sideman performanslarından birine imza attığı Somethin’ Else, ismini albümde yer alan bir Miles Davis bestesinden alıyor. Hem groovy hem romantik hem de ağır başlı olan Somethin’ Else, hard bop döneminin en özel kayıtlarından biri. “One for Daddy-O” şarkısının sonunda Miles Davis’in prodüktör Alfred Lion’a seslendiğini duymak da mümkün: “İstediğin böyle bir şey miydi Alfred?”
John Coltrane - Blue Train
(1958)
RIAA tarafından “Altın Plak” sertifikası kazanan Blue Train, Coltrane’in lider olarak yayınladığı tek Blue Note albümü. Hatta Alfred Lion ve Coltrane arasında resmî bir anlaşmanın yapılmadığı da bu albüme dair anlatılan efsaneler arasında bulunuyor. Üflemeli partisyonlarını üstlenen John Coltrane, Lee Morgan ve Curtis Fuller’ın aralarındaki benzersiz uyumla döneminin en geniş ses paletine sahip hard bop kayıtlarından biri olan Blue Train, 2015’te Blue Note tarafından dört ekstra kayıt eşliğinde özel bir versiyon ile tekrar yayınlandı.
Wayne Shorter - JuJu
(1965)
John Coltrane’in orkestrasının ritim bölümü eşliğinde kaydedilen JuJu, dönemin caz sahnesinde Afrika etkileşimlerinin en belirgin hissedildiği albümlerden biri. Şarkı yazımıyla fark yaratan, özellikle davulda Elvin Jones’un hâlâ büyülemeye devam eden performansıyla şahlanan JuJu, altı parçanın tamamında da kendi arasında pürüzsüz bir iletişim frekansı yakalamış bir orkestrayı dinlediğinizi hissettiriyor. Birçok müzik otoritesi piyanist McCoy Turner’ın bu albümdeki performansını kariyerinin zirve noktalarından biri olarak tanımlıyor.
Herbie Hancock - Maiden Voyage
(1965)
Blue Note denince akla gelen ilk albümlerden biri olan Maiden Voyage, Herbie Hancock’un deniz bilimi ve su altı yaşamından aldığı ilhamla hayat bulan bir konsept albüm. 1999 yılında Grammy Hall of Fame’ine dahil edilen albüm, hemen hemen her biri caz standartlarına dönüşmüş beş şarkıdan oluşuyor. Henüz 24 yaşındaki Hancock’a Maiden Voyage’da eşlik eden orkestrayı Freddie Hubbard, Ron Carter, George Coleman ve Tony Williams oluşturuyor.