15.11.2018
Yazı: Artemis Günebakanlı
Fransız piyanist François Couturier’nin 15 yılı geride bırakan projesi Tarkovsky Quartet, sadece adıyla değil müziğin karakteriyle de usta yönetmenin sinemasına atıfta bulunuyor. Son albümleri Nuit Blanche’ın ardından 22 Ekim’de İstanbul’u ilk defa ziyaret eden grubun kurucusu F. Couturier ve viyolonsel sanatçısı Anja Lechner ile Tarkovsky’nin müziklerine etkisini, sessizliğin önemini ve yavaşlama ihtiyacımızı konuştuk.
Tarkovsky’nin eserlerinde sizi gruba onun adını verecek kadar etkileyen şey nedir?
F. Couturier: Bu uzun bir hikaye. Tarkovsky Quartet’i 15 yıl önce kurdum. ECM plak şirketinden Manfred Eicher kendi projemi yapmamı önermişti. Başlarda sadece benim projemdi ve Tarkovsky hayranıydım. Bence o yaşamış en büyük yönetmen.
Tarkovsky sineması sizin için sürekli bir ilham kaynağı mı?
F. C: Başta, Tarkovsky’nin sineması benim ve bizim için çok önemliydi. Kendisi, filmlerin müziğe ihtiyaç duymadığını söylüyor. Ben de filmi görerek, tasvir odaklı bir müzik yapmak istemedim. Hala Tarkovsky Quartet adını kullanıyoruz ama Tarkovsky sinemasına aşina olmayan biri de bu müzikten keyif alabilir.
A. Lechner: Tarkovsky’nin bütün filmlerini biliyorum ve çok seviyorum. Onları tekrar tekrar izliyorum. Müzik dinlemek gibi, her seferinde değişiyorlar. Genelde bir filmi üçüncü veya dördüncü izleyişinden sonra sıkıcı gelmeye başlar ama Tarkovsky’de böyle olmuyor. Önceki konserlerin ikisinde Tarkovsky’nin oğlu bizimleydi. Babasının filmlerinden görüntüler kullandı. Filmleri müziğimizle birlikte çok ağır çekimde yansıttı. O müziği takip ediyordu, biz de görüntülere bakarak çalıyorduk. O zaman farklı hissettim. İkisi arasında bir bağlantı var ama müzik her zaman müzik ve filmlere mutlaka ihtiyacımız yok.
Tarkovsky sinemasında sessizliğin yeri büyük. Siz sessizliğin müzikteki yeriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
F. C: Bu çok önemli bir soru. Müziğimiz dans edilebilir bir müzik değil, bazen çok yavaş, bazen çok şiddetli olabiliyor. Tarkovsky’nin sinemasında da çok tutkulu ve yoğun anlar vardır. ECM’in tanımı şudur: “sessizlikten sonraki en güzel ses”. Müziği Tarkovsky’nin filmlerine bakarak yapmadık ama oğlu ve onun sinemasını seven insanlar, müziğimizin onun eserlerini yansıttığını düşündü. Bu da onun bir şekilde müziğimizde varolduğunu gösteriyor.
Tarkovsky diyor ki; “İnsan yazar çünkü işkence çekiyordur, dünyaya bir kıymeti olduğunu kanıtlamaya ihtiyacı vardır”. Müzik yapmanın arkasında da benzer bir motivasyon olduğunu düşünüyor musunuz?
A. L: Evet çünkü bunu çocukluktan beri öğreniyoruz. Bu bence müzik yapmanın üzücü tarafı. Bu, birinin sizi beğenmesi ya da beğenmemesinin önemli olmadığı bir iş. Önemli olan sizin müzik yapmak zorunda hissetmeniz. Buna kendiniz için ihtiyaç duyuyorsunuz. Ruhsal bir şey, kutsal bir iş gibi. Ama buraya varmak için hayat boyu çalışmak gerek.
Durmaksızın hızlanan bir dünyada, Tarkovsky’nin zamanı yavaşlatma arzusunu yansıtan bir müzik yapıyorsunuz. Kendi hayatlarınızda hiç başka bir zamana ait gibi hissediyor musunuz? Ya da yavaşlama ihtiyacı duyuyor musunuz?
A. L: Müzik yavaşlamama yardım ediyor. Müzik dışında yavaşlamak gerçekten zor. Ben şehirde yaşıyorum, Tarkovsky kırsalda yaşıyordu. Bence yavaşlamak için doğanın içinde olmanız gerek.
F. C: Ben Paris’te yaşıyorum, saksafoncumuz Jean-Marc ise taşrada. İki eşeği var. Taşrada, benim şehirde yaptığımdan daha çok şey yapıyor.
Belirli bir anı yavaşlatıp orada daha uzun kalabilseniz, bu hangi an olurdu?
A. L: Seyahat ederken, bir yeri sevdiğinizde ya da orası sizi etkilediğinde (ve bunu İstanbul’da yaşayacağımı biliyordum çünkü buraya ilk gelişim), o anı daha uzun yaşamak isterdim. Her şeyi masum gözlerle görmek ve bir şehre ya da ülkeye dair imajı kendim oluşturmak isterdim.