Blog

Till Brönner:
“İlhamdan Yeterince Bahsetmiyoruz”

Blog
Till Brönner: “İlhamdan Yeterince Bahsetmiyoruz”

15.11.2018

Yazı: Artemis Günebakanlı

Müziğini dünyanın önde gelen sahnelerinde paylaşan, başarılı kariyerinde 18. albümünü geride bırakan Alman trompetçi Till Brönner, 18 Ekim Perşembe akşamı Uniq Hall’da dinleyicisiyle buluştu. 2016’da yayımladığı “The Good Life”a odaklandığı konserin ardından bir araya geldik; albümü ve değişen zamanları konuştuk.

Trompet çalmaya çocuk yaşta başladınız. O kadar genç bir yaşta bu enstrümana nasıl karar verdiniz?

O zamanlar çevremde klasik müzik çok dinleniyordu. Her pazar ailece kahvaltı yaparken babamın radyoda açtığı caz programını dinlerdik. Louis Armstrong’u ve trompetini ilk kez o programda duydum sanıyorum. Klasik trompet çalıyor olsam da, o an bu tür müziğin, yani cazın hayatımı değiştireceğini hissetmiştim. Öyle de oldu.

Farklı şehirlerde yaşadınız ve kayıtlar yaptınız. Bulunduğunuz şehirlerin, seyahat ettiğiniz yerlerin bu kayıtlar üzerinde etkisi oluyor mu?

Evet, kayıtlar üzerinde önemli etkileri oluyor. Cazın insanları, zihniyetleri bir araya getirme ve dünyanın her yerinde dil engelini aşma gücü var. Genel olarak müzik bunu başarabiliyor ama cazda, pek az başka müzik türünde olan bir iletişim ve doğallık biçimi var. Seyahat ettiğimde, yanımda başka insanlarla onların dilini bilmesem de anlaşabilmemi sağlayan bir şey oluyor. Her zaman iyi bir şekilde karşılandığımda bu pozitif tavrı Almanya’ya da taşıyorum. Çünkü şu an tek konuştuğumuz konu mülteciler. Avrupa’daki birçok ülke göçmen ülkesi ama Almanya değil. Müzisyenler olarak insanlara şunu anlatmamız gerek; ülkede doğru insanlar varsa, bu bir ilham kaynağıdır. İlhamdan yeterince bahsetmiyoruz.

Birçok albüm yayımladınız, müzisyenlerle işbirlikleri yaptınız, dünyanın pek çok yerinde konser verdiniz. Turnede değilken bir gününüz nasıl geçiyor?

Belirli bir seviyedeki müzisyenler için müzik, gün içinde yaptıkları son şey oluyor. Bu bazen talihsiz bir durum çünkü pratik yapmaya ihtiyacımız var. Kabul etmem gerek, zamanın büyük bölümü telefonlara, e-mail yazışmalarına, ben yokken yolunda gitmesi gereken şeyleri kontrol etmeye gidiyor. Bazen kendiniz için vakit bulmak zor oluyor. Bunu sabahın çok erken ya da gecenin geç saatlerinde yapabiliyorum. Ayrıca Berlin’de bir ailem var. Zorlukları var ama müzik sonunda her şeyi telafi ediyor.

Kariyeriniz boyunca müzik endüstrisinde büyük değişimler oldu. Bu değişimler çalışmalarınızı ve müziğinizi paylaşma biçiminizi etkiledi mi?

Evet, ciddi biçimde etkiledi. 90’larda albüm yapmaya başlayan bir sanatçı olduğum için şanslıyım. 90’larda her şey tamamen farklıydı. Yerel ya da ulusal bir gazetede sizinle ilgili bir yazı çıktığında, ertesi gün albümünüz alınırdı. İnsanlar bir gazete yazısı sayesinde dükkana gidip albümünüzü alırdı. Aynı şey TV için de geçerliydi. TV yayınından sonraki gün albüm satışlarındaki etkisini görürdünüz. Artık böyle değil. İnsanlar bilgiye doymuş gibi görünüyor. Olasılıklar ve seçenekler o kadar geniş ki, gürültü yapmanız gerekiyor. Artık çok daha fazla şey yapmanız gerekiyor; röportajlar vermeniz gerekiyor. Enstrümanınızı elinize alıp çalmadan önce bir sürü şey yapmalısınız. Buna rağmen işlerin iyi gideceğinin garantisi yok.

Bugün yetenekli bir müzisyene ne yapması gerektiğini söylemek çok zor. Tabii ki onlara “Bir YouTube kanalın olmalı, sosyal medya hesapların olmalı, bir plak şirketine ilginç olabileceğini düşündürecek kadar tıklanman olmalı” demem gerek. Bir yıldız olabileceğini her yönüyle göstermen gerek, aksi halde evde çalabilirsin.

Tam da ilk albümünü yayımlamaya hazırlanan bir müzisyene tavsiyeniz ne olurdu diye soracaktım.

Aslında madalyonun iki yüzünün bir karışımı. Birincisi, samimi ve kendinize karşı dürüst olmalısınız. Sırf yapabiliyorsunuz diye bir şeyi taklit etmeyin. Mümkün olduğu kadar kendiniz olmaya çalışın. Kendiniz gibi olmak, bugün geçmişe göre çok daha geçerli bir başarı formülü. Anlatmak istediğiniz hikaye çok özel, kişisel ya da absürt diye anlaşılmayacağından korkmayın. Hikayenizi anlattığınızda “Neden bahsettiğini çok iyi biliyorum. Aynısı bana da oldu” diyen birçok insan olacak. Bir diğer konu, işlerin bugün nasıl yürüdüğünü öğrenmeniz gerek. İnsanlardan dersler alın, caz dünyasının dışındaki tüm müzisyenler ve insanlarla konuşun. Caz dünyasının içindeyken, sizi aşağı çekmeye çalışan başka müzisyenler tarafından engellenme riskiniz var. Özgün işinizi yapmak için çok cesur olmalısınız, eğer fark yaratmak istiyorsanız farklı şeyler yapmalısınız.

İnternet çağında yaşıyoruz ve insanlar müzik tavsiyesi için plak dükkanlarına gitmiyor ya da müzik dergilerindeki eleştirileri okumuyor. Şifremizi giriyoruz ve sonsuz bir müzik akışının içinde buluyoruz kendimizi. Sizce bu durum, yeni müziğin keşfini nasıl etkiliyor?

Spotify ve internet yayınının en önemli yanı, tüm algoritmalar ve işin teknik boyutu sayesinde, sanatçıları normalde yollarının kesişmeyeceği insanlara tanıtabiliyorlar. Endonezya’da dinleniyorum çünkü oradaki bir playlist’te yer alıyorum. Sorun şu ki, bundan hala adil bir pay almıyorum. Sadece ben değil, herkes için geçerli. Sanatçılar olarak sektördeki yaratıcı kişilerin adil pay almaları için çalışmak bence çok önemli çünkü önce onlar geliyor. İnternet üzerinden yayınlanan bir şeyin önce birinin beyninde olması gerek ve detaylı eğitime sahip birisi tarafından stüdyoda kaydedilmiş olması gerek. Bugünlerde bunun için ödeme yapılmıyor ve bu büyük bir sorun. Bunun sonunda adil bir çözüme ulaşan uzun bir tartışma olacağını düşünüyorum.

“The Good Life”ta hangi şarkıların olacağına nasıl karar verdiniz?

The Good Life’ta Los Angeles’a gidip bu tür müzik için bulabileceğim en iyi müzisyenlerle kayıt yapmak istedim. Kimi aramam gerektiği çok açıktı. Bas gitarist John Clayton ve davulcu Jeff Hamilton bu tarz için kusursuz bir sound ortaya çıkardı. Sonra Larry Goldings ve Anthony Wilson bize katıldı ve rüya gibi bir albüm yaptık. Tüm albümdeki müzik, benimle ilgili bir şeyler söylüyor. Birçok Amerikan standardı yorumladık ama size her bir şarkıyı neden seçtiğimi anlatabilirim. Trompet çalmaya karar verdiğim zamanlarda dinlediklerim gibi, swing’i olan bir albüm yapmak istedim.

Dieter Ilg ile yaptığınız albümde Leonard Cohen, The Beatles ve will.i.am gibi isimlerin şarkılarını yorumladınız. Caz ve pop müzik arasındaki ilişkiyi nasıl görüyorsunuz?

Tarihsel olarak, pop müziğin içinde hep caz vardır ama tersi her zaman olmayabilir. Geleceğe dair iyi bir hedefiniz olsun istiyorsanız, müziğe daha kalıcı bir bakışınız ve yaklaşımınız olmalı. Buna pop müzik de dahil. Müzik dinlerken kendime hep “Bu şarkı önümüzdeki yıl da çalınacak mı?” diye sorarım. Ya da altı hafta sonra? Asıl soru bu, hayatta kalıp kalmayacağı. Hip hop buna çok güzel bir örnek. Hip hop 70’ler ve 80’lerde başladı, hala havalı ve orijinal. Hip hop’ın kökleri cazdadır. Bir şekilde dolu, esaslı bir içeriği var.

Kayıt yaparken, bir şarkının nihai biçimini aldığını nasıl anlıyorsunuz?

Asla bir nihai biçim yok. Bulabileceğiniz tek şey kararlar. Film sektöründeki insanların “bebeklerini öldürmelisin” dediği gibi. Çok iyi bir fikrin var ve bu fikirden kurtulman gerekiyor. Kurtulman gerekiyor çünkü dinleyicinin bu fikirden haberi yok. Bilmediğin bir şeyin eksikliğini nasıl hissedebilirsin? Bence o anda olan müziği paylaşmak konusunda yeterince cesur olmalı ve onu sürekli değiştirmek yerine onunla mutlu olmalısınız.

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bizi Takip Edin
TR EN
Etkinlikleri etiketlere göre filtreleyin
08 TEM PZT
-
09 TEM SAL
1

19:00

Film Akbank 20. Kısa Film Festivali Festival Kısaları Akbank Sanat’ta (9 Temmuz)

Akbank Sanat

10 TEM ÇAR
1

18:30

Söyleşi Akbank 42. Günümüz Sanatçıları Ödülü Sergisi Sanatçı Konuşmaları - 2

Akbank Sanat

11 TEM PER
1

18:00

Seminer Bütüncül Yerleştirme

Çevirimiçi Platform – Zoom

12 TEM CUM
-
13 TEM CMT
-
14 TEM PAZ
-
15 TEM PZT
1

20:00

Seminer Sanat ve Çocuklar Üzerine Farklı bir Bakış

Çevirimiçi Platform – Zoom

16 TEM SAL
2

19:00

Film Akbank 20. Kısa Film Festivali Festival Kısaları Akbank Sanat’ta (16 Temmuz)

Akbank Sanat

20:00

Seminer Sanat ve Çocuklar Üzerine Farklı bir Bakış

Çevirimiçi Platform – Zoom

17 TEM ÇAR
1

20:00

Seminer Sanat ve Çocuklar Üzerine Farklı bir Bakış

Çevirimiçi Platform – Zoom

18 TEM PER
1

20:00

Seminer Sanat ve Çocuklar Üzerine Farklı bir Bakış

Çevirimiçi Platform – Zoom

19 TEM CUM
-
20 TEM CMT
2

10:00

Seminer Sanat, Çocuklar ve Yaratıcılık Üzerine Farklı bir Bakış (Malatya - 1. Grup)

Malatya

14:00

Seminer Sanat, Çocuklar ve Yaratıcılık Üzerine Farklı bir Bakış (Malatya - 2. Grup)

Malatya

21 TEM PAZ
2

10:00

Seminer Sanat, Çocuklar ve Yaratıcılık Üzerine Farklı bir Bakış (Malatya - 1. Grup)

Malatya

13:30

Seminer Sanat, Çocuklar ve Yaratıcılık Üzerine Farklı bir Bakış (Malatya - 2. Grup)

Malatya

22 TEM PZT
-
23 TEM SAL
1

18:00

Film Akbank 20. Kısa Film Festivali Festival Kısaları Akbank Sanat’ta (23 Temmuz)

Akbank Sanat

24 TEM ÇAR
-
25 TEM PER
-
26 TEM CUM
-
27 TEM CMT
-
28 TEM PAZ
-

Etkinliği takviminize ekleyin

E-Bülten'e üye olun